Köyüm Geldi Aklıma

Köyüm Geldi Aklıma


Bugün günlerden pazar
En sevdiğim yerde evimdeyim
Önümde taze köpüklü kahvem
Pencereden bakınca küçük şirin bahçem
Bahçemde yapraklarını dökmeye devam eden
yeni bir yaza hazırlanan meyve fidanlarım
Memleketimin eski türkülerini dinliyorum bir yandan
Tesadüfe bakın siz  Sıdıka Ahmedova' Sofya Radyosu kaydı çalıyor
Yavrumdan ayrıldım türküsü evin her köşesini dolduruyor
Öyle bir ses ki seni alıp tee kırk sene geriye götürüyor,

  Nasıl oldu da yavrum ayrıldım senden
Burnumda kokarsın karanfil gibi
Yavrumdan ayrıldım nereye gideyim
Hasretin yolu uzak nasıl döneyim

Köyüm geliyor aklıma, mahallemdeki güzel mutlu günlerim
Nasıl oldu da yavrum ayrıldım senden sözlerini
Nasıl oldu da köyüm ayrıldım senden olarak tercüme diyorum
Bir öyle yeni haliyle mırıldanıyorum o meşhur hasretlik kokan türküyü  
Kuzuları anneleriye Buzulca çeşmesine sulamaya götürüyorum
Dalmaçyalı tenli kuşçu köpeğimiz Luck ile karda oyun oynuyoruz
Luck çok mutlu kuyruk hep oyunuyor ordan belli
Küçük kuzular annelerini kaybetme korkusuyla meeliyor
Kocabam (dedem) karşılıyor portanın (evin avlu kapısı) girişinde bizi
Üşüdün çocuğum geç içeri sokul peçkanın (köy sobası) yanına
Gerçekten üşüdüm ama şikayetçi değilim, mis gibi kar havasını seviyorum
Sıcak yüzüme yüzüme vuruyor odanın kapısını daha açmadım bile
Hemen kapatıyorum kapıyı odanın içi soğumasın diye,
Önce gözüme peçkanın üstünde kapağı hafif aralanmış buharı tüten
mısır tenceresi dikkatimi çekiyor, mısırlar haşlanmış pişmiş
odanın içinde dolaşıyor mısırla harmanlanmış buhar kokusu.
Ağızına kadar küpülü bir tabak mısırı yemeye başlıyorum
Sobanın altında uyumaya çalışan beyaz kedimiz yan gözle yarı uyur yarı uyanık
Ne yediğime bakıyor, biliyor onunla paylaşacağımı tecrübeyle sabit
Ama olmaz diyorum sen mısır sevmiyorsun kedicik, ama sabırlı ol biraz
Sobanın davlumbazında pişmek üzere olan kumpirleri maşa ile yokluyorum
Kabuklar ayrılmaya başlamış, olmuşlar yani yenmeye hazırlar,
Sıcak kumpirleri maşa ile seçerek tabağa dolduruyorum
Kocabam'ın sesi beni uyarıyor, bekle biraz çocuğum sıcaktır yanarsın,soğusunlar
Mısırlarla karnımı doyurmuşum, yanaklarım sıcaktan kızarmış, keyfim yerinde
Az sonra kumpir soymaya başlıyacağım ama çok yiyemem diyorum,bir iki yeter
Kocabam karnını bunlarla doyurma dur ben sana sucuk ekmek yapacağım diyor
Açmış peçkanın kapağını yanmış odunların korlarını açıyor, sucuklar pişecek
Bilenler bilir köyde ekmekler bir kilogram, kocaman yani, bir dilimi bana yeter
Önce ekmekleri diliyor kocabam, ne çok ince ne çok kalın, ağızıma layık yani
Dışardan gelirken sayvant ( üstü kapalı yanları açık yer) altından kurumaya devam eden ev yapımı sucuklardan almış bir tane kangal, derisini soyuyor.
Nasıl keseyim çocğum diyor, dilim dilim doğrayayım, istersen parça yapayım.
Ama biliyor benim nasıl sevdiğimi çatalı ikiye bölüyor diliyor dilim hazırlıyor
Odun korları ile yağlı kuru sucuğun  kavuşma anı varya hani, o an müthiş
Önce cız diye bir ses geliyor,  her yer mis gibi kimyonlu baharatlı sucuk kokusu
Diilimlenmiş güzelim ev sucukları piştikçe serpilip çiçek gibi açılıyor sıcaktan
Dilimlenmiş ekmekler peçkanın üstünde kızarmış yanmak üzere,
Sucuk kokusu ile ekmek kokusu havaya karışıyor, hafifde bir duman kokusu
Odun korunun içinden çıkan yarım çatal sucuğun yarısını ekmeksiz götürüyorum
Dedem benim iştahla yememden dolayı mutlu, yüzü gülüyor, keyifleniyor
Hepsi senin yavaş ba çocuğum, acele etme diye başımı saçımı okşuyor
Dedem seviyor beni, bende sonu ve yaptığı sucukları çok seviyorum.

Sonra elim masadaki fincana uzanıyor, kaldırıp içeceğim sırada bir ne göreyim
Kahvem bitmiş, bahçeme yöneltiyor beni duygularım, bu güne geri dönüyorum

Türkünün sözlerini yeniden duymaya başlıyorum.
Sıdıka Ahmedova türküsüne devam ediyor;

   Resmıne bakarken ah ederım ben
İsmini andıkça vah ederim ben
Yavrumdan ayrıldım nereye gideyim
Hasretin yolu uzak nasıl döneyim

Bağrı yanık yavrum bir anayım ben
Çöllerde kalan şu kuşlar misali
Derdimi kimlere yanayım ben
Acıtır kalbimi dişler misali

Anılarım, hikayem hep öksüz yarım kalıyor, ne çabuk bitiyor bu kahveler diye söylenerek fincanı aldığım yere bırakıyorum.
Oysa ben daha elimde kalan pişmiş sucuklarımı sobanın altından kalkıp yanımda bana mıyavla'yarak yalvaran şımarık kedimle paylaşacaktım.


Cevat ÇIRAK 
09.12.2018 
Istanbul 
https://cirakcevat.blogspot.com.tr
https://cevatcirak.wordpress.com

   
  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yediler Ormanında Kayak

Yaşar Kemal Usta ile UBUNTU'YU konuştuk.

Naim Süleymanoğlu