Kayıtlar

muratlar köyü etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Fotoğrafçı Salı Muallim

Fotoğrafçı Sali  Muallim Sabahın ılık yeli sınıfımızın açık penceresinden süzülerek içeriye dalıyor hala uyumakta olan ruhlarımızı uyandırmaya çalışıyordu. Çok erken saatlerde kalkmaya alışık biz köy çocukları nedense bugün uyku mahmurluğunu üzerimizden atamamıştık. Birden sınıfın kapısı açıldı ve sınıf öğretmenimiz kendinden emin adımlarla sınıfın ortasını adeta yararak kara tahtanın önündeki masasına doğru ilerliyordu. Sınıf birden kendine gelivermiş uykudan eser kalmamıştı. Hepimiz oturduğumuz rahlelerimizde derse hazır hale gelmiştik bile. Sınıf öğretenimiz, bugün haftalık değerlendirme yapacağız çocuklar, defter ve kitaplarınızı kaldırın sohbet edeceğiz diyerek konuya girivermişti bile. Önce ders notlarımızı kontrol etti. Bizim oralarda öğretmenler sınıfta bir öğrenciyi imtihan ettiği zaman verdiği notu önce kendi not defterine sonra bizdeki not defterlerine (belejnik) işler imzalardı. Bizde aldığımız notu eve dönünce velimize imzalatır ertesi günü öğretmenimize...

Lutenitsa

Resim
                                                      Lutenitsa * (Dikkat -: Bu hikayenin bazı bölümleri Bulgaristan Türkleri Tuna boyu Türkçe yerel ağızı  ile yazılmıştır.) Ağustos ayının son günlerindeydik Deli Orman eteklerindeki köylerde güne, güneş doğmandan başlanırdı. Köylüler baktıkları besledikleri hayvanlarının karınları doyurmak sulamak ve altlarını temizlemek için her sabah olduğu gibi, gene erken kalmışlar işlerine dalmışlardı. Ninem (anam) sabah erkenden beni uyandırmıştı. Kalk uşağım bugün çok işimiz var bana biraz yardım et yoksa yetişemem diye seslendi. Ben ise bugün mektep olmadığı için biraz geç kalmak niyetindeydim. Nine büün  cumertesi sen ne beni erkenden kaldıresin, uynadıresin becanım, bu hafta derslerden çok yoruldum uyumak istem  diye cevap vermeye hazırlanıyordum. Kalk ba uşağım, üzme kızdırma beni....

Memleketimin Yakınından Geçerken

Resim
                                Memleketimin Yakınından Geçerken Bu sabah yine erkenciyiz, erken kalkan yol alır diyorlar bizde öyle yaptık ve yola koyulduk.  Erken kalkmamıza rağmen Ağustos sıcağının tesirini  üzerimdeki tişort'de  biriken terden iliklerime kadar hissedebiliyorum. Romanya'nın başkenti Bukreş  şehrinden Bulgaristan  Rusçuk kentine dönüyoruz. Otobüsün penceresinden  yeşillikleri görünce sıcak ve bunaltıcı havayı çalışan klimanın da yardımıyla unutarak, hayallere dalıyorum. Romanyanın  özellikle Transilvanya bölgesi aklıma derin bir iz bıraktı. Karpat dağlarını Galatasaraylı Hagi sayesinde çok duymuştum ama kendi gözlerimle görünce büyüleniyor insan. Aklıma Türkiyenin Doğu Karadeniz bölgesi geliyor, güzelim cennet doğu karadeniz yanlız değilmişsin diyorum. İki bölgenin ortak yanları çok, ama akılda kalması için yeşilin her tonunu görüyor, adeta doğanın ko...
Var mıydı Yok muydu? Her zaman olduğu gibi, yine Çarşamba ve yine, Rusça dersi günüydü. Dersin Öğretmeni, Kocaman bir Rus kadın lakabıYorgova, kısa boylu, çok şişman ve yapılıydı. İri cüssesi ile sınıfa girer ağır adımlar atar, kendi kendine konuşarak, masaya adeta oturmaz komple istila ederdi. Elinde uzun sopası, gözlükler gözle burun arasında, usulca sınıfı kontrol ederdi. Köy Okulumuzdaki en şişman öğretmendi. Her zaman ciddi, bir o kadar titiz. Dersi dinlemeyeni, çalışmayanı hiç affetmez o meşhur sopasıyla kafasının ortasına vurarak cezalandırırdı. Kendisi Rusyadan ülkemize gelmişti. Bir dönem en iyi Rusça öğretmeni olarak bilinirdi. Ama biz öğrencilere kimse sormazdı, iyi mi kötü mü, seviyor sayıyor muyuz diye. Rusça dersinden çok başka bir ünü, marifeti ile tanınırdı aramızda. Kendisi komünist olduğu için, hep dinlerin olmadığından bahis eder, inanmayın, aldanmayın, sömürülmeyin, kendinize yazık etmeyin diye nasihat ederdi. Gel zaman git zaman okul...

İlk Eğitim Günüm

Resim
Türkiye'de İlk Okul ve Eğitim Günüm Eski köy okulumun şu anki hali. Fotoğraf 1 Köydeki okulumun bugünkü hali. Eylül ayını severim, sadece benim doğum günüm olduğu için sevmiyorum elbet, ben pek doğum günlerini sevemem aslında. Eylülü sevmemin en önemli nedeni yağmurun toprakla buluşma anıdır. Öyle güzel bir koku yayılır etrafa, sanırsın doğum kokusudur. Boşuna dememiş şair yağmurla toprağın kavuştuğu an oluşan kokuyu insan sever diye , insan topraktan geldiğinden olsa gerek öteden beri sever bu naftalanja* kokusunu. Bana bu kokunun lezzetini rahmetli dedem öğretmişti. Köyümüzdeki evimizin bahçesinde sıcak yaz günlerinde her akşam akşam saat beşten sonra çeşmeye bağladığımız hortumla, evimizin önündeki domates, biber, salatalık ve karpuzları sulardık ikimiz. Dedem gözlerini kapar mis mis deyip, derin derin çıkan kokuyu içine çeker şükürler olsun derdi. Ben baştan 12 yaşında olmama rağmen dedemin bu garipsediğim haraketlerine bir anlam yükleyemezdim. Bana sabırla sende anla...