Kayıtlar

hasret etiketine sahip yayınlar gösteriliyor
Resim
 Ne Zaman  Ne zaman taze dağ  kekiği kokusu alsam  Köyümün yağmur bulutları ıslatır geçer tenimden Yalın ayaklarımla meralarını çiğnediğim  Çimen kokularının feryadını  hissederim nabzımda. Ne zaman yüreğim darlansa  Koca çeşmenin suyu ile durulanmak isterim. Gündöndünün  güneşten vazgeçemediği gibi  Ruhum hep köyümün hatıralarına yelken açsın dilerim. Ne zaman hayat bana  Med Cezirli  bir  oyun oynasa  Mesela Kalbim sıkışsa, moralim alt  üst olsa  bozulsa  Kırlangıcın yeni doğan  yavrusuna koştuğu gibi  Mahallemdeki  neşe dolu çocukluğuma dönmek isterim.  Ne zaman özlemi hasreti  anlatmakla dilimde tüy bitse  Ormanların ovaların seraların  yedi renk yeşiline bir de eşsiz enfes sessizliğine yaslanmak isterim  Leylekler gibi ,ilk  yazı seven kuşlar gibi misal  Köyümü hep umut dolu  neşeli anılar  ile anmak isterim.  Ne zaman içime kapansam gök kubbe gibi kararsam  Buğday tarlalarımızda savrulan boynu eğik dolgun masum   başak olmak isterim    Köyümün güz    Yağmurlarında ıslanmak  Güneş

Memleketim de memleket

Resim
Memleketim de Memleket    Anadolu’da  izim gönlüm canlarım  var Kalbim ana yurdumun sınırlarının ötesine  Canım ciğerim baharım bildiğim İlk gözümü açtığım Deliormanda memleketimde  Ne para ne mal ne mülk ne servet  Aklımda hep mutlu çocukluğumu yarim biraktigim  gençliğimi yaşayamadığım Can evimden  öte bildiğim  Memleketim de memleket    Cennet bahçesinde Sanki bir  başıma  sevgisiz umutsuz heyecansız bırakilmış olarak yaşıyorum  Bazen gece, bazen gündüz  şaşkın  berduş  şu halimle  uçsuz bucaksız bir şimale  durmadan  yürüyorum. Dolup coşup bazen az da olsa umutlanıp o hüsranı tekrar tekrar yaşıyorum. Elimde değil, yetkimde değil,  çözümü bende değil, onu da biliyorum. Her şeye rağmen daima dilimde   Çocuk yaşta  Eksik yarım yetim öksüz bıraktığım Doyamadığım hep özlediğim  Memleketim de memleket.   Ne haldeyim dostlar görüyorsunuz. Halın nicedir? Sağ olun soruyorsunuz. Hasreti, gurbeti, yasayıp  bilenleriniz beni çok iyi anlıyorsunuz. Vazgeçilmezim hasretim. Parayla  pulla ölçülmez

Kaçıp Gideceğim Buralardan

KAÇIP GİDECEĞİM BURALARDAN Köyümden ayrıldığım günden beri Unutulmuş, bir köşeye atılmış, sıkıştırılmış gibi hissediyorum kendimi. Üç ilçe, dört semt değiştirdim bazen bir çekyat köşesinde bazen bir kanepede hep unutulmuş buldum kendimi. Koca İstanbul rahat ettiremiyor beni, Hasretlik bu, sürekli en zayıf yerimden vuruyor, sıkıyor canımı. Oysa bazen, Boğaz var daha ne istiyorsun deyip kandırmaya çalışıyorum özlem dolu kalbimi, lakin bir türlü beceremedim, şu lanet kandırma işini. Rol yapamıyorum işte neysem oyum, evet öyleyim, fişek, deli dolu bir yürek var bende. Köyümden ayrıldığımdan beri Yalnızlığı seviyorum, kimseyle paylaşmak istemiyorum çaresizliğimi. Şair ‘’Yalnızlık paylaşılırsa yalnızlık olmaz ‘’ demiş Paylaşsam ne olacak ki diyorum, ne değişecek? Ben köy çocuğuyum arkadaş, kırlara, meralara, ovalara, kör olacası ormanlara kandım, bu güzelliklere bilerek aldandım, uzatmayalım işte ben köyüme aitim. B

Yavrumdan Ayrıldım

                                 Küçücüksün Yavrum (Yavrumdan Ayrıldım) Bir ateşten gömlek muhacirlik hikayesidir. Türküler bizim türkülerimiz, sırdaşlarımız,  nefesimiz, yaşanmışlıklarımız. Yavrumdan Ayrıldım türküsüz hepsinden farklı bir konumdadır.  Neden öyledir derseniz, birincisi türkünün  derin yaşanmış sözleri, ikincisi sanatçının yanık  ve muhteşem yorumudur. Öyle içinizi yakan sızlatan sözleri var ki, gözyaşlarınıza hakim  olamıyorsunuz. Türkünün sözleri öyle derin öyle kahırlı ki, kim bilir hangi acılar  hasretlikler yaşandıktan sonra yazıldı kim bilir? Hadi türkünün sözlerinden yola çıkarak hikayesini içimizdeki kendi yaşadığımız hasretlikler gurbet acıları ayrılıklar ile benzeterek anlamaya çalışalım. 1 Kıta;   Nasıl oldu da yavrum ayrıldım senden Aniden hiç beklenmeyen bir anda yaşanmış ayrılık, derin acılar bırakmış. Çok ağır gelmiş ve yürek burkan evlat acısı geç anlaşılmış.  Anne hasretliğin gurbetin derin üzüntüsünü daha fazla içinde tutamamış, feryad
Resim
                                          Bizim Köyde İlk Bahar Nevruz ateşleri sokaklarda geceyi aydınlatlatmaya başlayınca, kış uykusundan uyandığımızın farkına varırım. Günler uzamaya başlar, gündüz ile gece arasındna bir nöbet değişimi olur. Uzun geceler gider yerine sımsıcak taze misler gibi kokan uzun yaz devralır nöbeti. Her mevsim güzeldir de, yazın müjdecisi ilk bahar yeni heyecanların ilk sancıları gibidir. Bir başkadır yani. Babamın kıştan sipariş ettiği tohumlar paketlerinden çıkar, özenle seçilmiş toprakla buluşur. üzerleri üşümesinler der gibi hafifçe örtülür, can suyu verilir. Kimse bilmez ama ben bilirim babamın sebze tohumlarını sevgiyle beslediğini, onlara dua ettiğini. Toprak dinlenmiş ve güçlenmiş uykusunu almış olarak yeniden uyanırken, sebze tohumları adeta yarış eder ilk ben toprağa kavuşacağım diye. Bir apartman dairesinin balkonunda atılır bu ilk adımlar. toprakla doldurulmuş görünen saksılar aslında artık gebedir. Önce anlam ver