Yavrumdan Ayrıldım

                                 Küçücüksün Yavrum (Yavrumdan Ayrıldım)


Bir ateşten gömlek muhacirlik hikayesidir.


Türküler bizim türkülerimiz, sırdaşlarımız,  nefesimiz, yaşanmışlıklarımız. Yavrumdan Ayrıldım türküsüz hepsinden farklı bir konumdadır.  Neden öyledir derseniz, birincisi türkünün  derin yaşanmış sözleri, ikincisi sanatçının yanık  ve muhteşem yorumudur. Öyle içinizi yakan sızlatan sözleri var ki, gözyaşlarınıza hakim  olamıyorsunuz.

Türkünün sözleri öyle derin öyle kahırlı ki, kim bilir hangi acılar  hasretlikler yaşandıktan sonra yazıldı kim bilir?

Hadi türkünün sözlerinden yola çıkarak hikayesini içimizdeki kendi yaşadığımız hasretlikler gurbet acıları ayrılıklar ile benzeterek anlamaya çalışalım.

1 Kıta;

 Nasıl oldu da yavrum ayrıldım senden

Aniden hiç beklenmeyen bir anda yaşanmış ayrılık, derin acılar bırakmış.
Çok ağır gelmiş ve yürek burkan evlat acısı geç anlaşılmış.  Anne hasretliğin gurbetin derin üzüntüsünü daha fazla içinde tutamamış, feryad figan olmuş, yürekler dağlanmış.

Burnumda kokarsın karanfil gibi

Karanfil kokusunu bilirsiniz,  ağız kokularını gidermek için ağınıza bir kaç küçük parça atarsınız, ağızınızda çiğnedikçe, dil altından kana karışır, bir müddet sonra acı vermeye başlar ya hani işte anne o acıyı ağır geldiğinden olsa gerekn taşıyamamış kağıda dökmüş.

Yavrumdan ayrıldım nereye gideyim

Anne o kadar çaresiz kalmış, ciğeri yanmış ki, çözüm bulamayınca nereye gitmek istediğini bilmediğinden çaresizlikten Nereye gideyim diye yakarmaktadır.

 Hasretin yolu uzak nasıl döneyim.

Anne yavrusunun ulaşılamaz  mesafelerde olduğunu bilmektedir, Elindeki imkanlar elinde olmayana mecburiyetler nedeniyle kısıtlanmıştır., Çaresizlik cana tak etmiştir,  yol ne kadar uzak olursa olsun gitmek istemektedir lakin çaresizlik imkansızlık belini bükmektedir.

2 Kıta;

Resmine bakarken ah ederim ben

Evladına olan hasretini özlemini elinde kalan fotoğraflarla telafi etmeye gayret etmeye çalışmakta, fakat, bir türlü özlemini giderememektedir. Acı her geçen dakika, saat gün  zaman ağır gelmektedir.

İsmini andıkça vah ederim ben

Elindeki fotoğrafa bakıp evladının adını andıkça, hasreti bıçak gibi yüreğini parçalamaktadır. Yavrusunun ismini her andığında anne ölüp ölüp dirilmekte, ömürden ömür gitmektedir.

Yavrumdan ayrıldım nereye gideyim

Yavru hasreti başka hasretlere hiç benzemez, yaşam sevincinizi,  ruh halinizi perişan eder. Yarım yamalak çaresiz kalır çare dilenmeye yol  bulmaya çalışırsınız ama nafiledir.


Hasretin yolu uzak nasıl döneyim

Hasretlik anneye anlatılmasına rağmen anne acılarına yaralarına  merhem aramaktadır. Çözüm bulamayacağını bildiği halde ana umudunu kaybetmek istememektedir.


3 Kıta;

Bağrı yanık yavrum bir anayım ben

Anne yavrusunun da aynı durumda olduğunu bilmekte, hissetmektedir.
Umudunu yitirmemek adına son çare olarak bağrı yanık yavrusuna ben gelemiyorum ne olur bir yol bulup sen gelmeye çalış hayali ile ayakta kalmaya çalışmaktadır. Annenin gözü sürekli yolları gözlemlemektedir.

Çöllerde kalan şu kuşlar misali

Çöllerde yol alırken içinizi en çok susuzluk, ölüm korkusu nasıl acıtıyorsa, evlat hasreti de  aynı şekilde can evini paramparça etmektedir. Ayrılık acısı hasretlik annenin belini bükmektedir.

Derdimi kimlere yanayım ben

Derdini köyündeki herkesle paylaşarak yardım istemesine rağmen çözüm çare bulamamıştır.  Anne artık bitkin olmasına rağmen Allahtan umudunu kesmek istememekte, fakat eski gücü olmadığını da bilmektedir. Zaman daralmaktadır.

Acıtır kalbimi dişler misali

Anne adeta vahşi bir hayvanın saldırısına uğramış gibi hissetmektedir. Vücudunun her tarafı dişlenmiş, ısırılmış  per perişan halsiz biçare  hissetmektedir. Anne evlat özleminin onu yaşamdan alıkoyduğunu hissetmekte ve görmektedir.  Artık umutsuzluk ve hasretlik nedeniyle yolun sonu yaklaşmıştır.




  • Nasıl oldu da yavrum ayrıldım senden
    Burnumda kokarsın karanfil gibi
    Yavrumdan ayrıldım nereye gideyim
    Hasretin yolu uzak nasıl döneyim

    Resmıne bakarken ah ederım ben
    İsmini andıkça vah ederim ben
    Yavrumdan ayrıldım nereye gideyim
    Hasretin yolu uzak nasıl döneyim

    Bağrı yanık yavrum bir anayım ben
    Çöllerde kalan şu kuşlar misali
    Derdimi kimlere yanayım ben
    Acıtır kalbimi dişler misali
  • Sıdıka Ahmedova

  • Bulgaristan



Sıdıka Ahmedova ile yapılan bir röportajda ''en çok Küçücüksün Yavrum şarkısının sevildiğini, çünkü, ayrılıklardan, göçmenlikten insanların bağrının çok yandığını söylemiştir. Ahmedova, nereye gitse bu şarkıyı söylemesi için istekte bulunulduğunu belirtmiştir.
Küçücüksün yavrum türküsünü, sahneden söylerken herkesin gözyaşlarını görürdüm, söyleyemezdim, yarıda bırakırdım. Acıklı sözleri var çok. Bizim Deliorman'da daha çok böyle gurbet şarkıları var, hüzünlü şarkılar var, bunlar seviliyor daha çok. Halk göçmenlik olunca hüzünlü şarkıları daha çok kabul ediyor. Bence, tam 50 yılda bunu gördüm ben.”
demiştir.

Bilmeyen ne bilsin! ''Muhacirlik Ateş Gömlektir''  yaşayanlara bilenlere selam olsun. 

Hadi muhacirliği anlatan bu türküyü sahibinin sesinden, deli ormanın yanık sesi Sıdıka Ahmedova'dan  dinleyelim 
https://www.youtube.com/watch?v=0lOf4Wd_YjM


Cevat ÇIRAK 
29.06.2018 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yediler Ormanında Kayak

Yaşar Kemal Usta ile UBUNTU'YU konuştuk.

Naim Süleymanoğlu