Kayıtlar

MUHACİRLİK etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bizim Köyde Kurban Bayramı

Resim
Bizim Köyde Kurban Bayramı Adı üstünde bayram sevilmez mi !? Hele bir de çocuk yaşlarda bayram yaşamak nasıl güzel bir mutluluk anlatamam size. Çocuklar genelde şeker bayramını (ramazan ) daha çok severler öyle değil mi? Adı üstünde şeker bayramı. Ama ben kurban bayramını da çok severdim. Benim kurban bayramı ile ilgili büyük unutulmaz ders niteliğinde bir anım var. Bayramlar köyde bir başka güzeldir. Hele bir yaza denk geldiyse bizim oranın lisanıyla mısmıl bayram olurdu. Hadi gene çocukluğuma götüreyim sizi. Tam tamına kırk bir yıl öncesine gidelim. Kurban bayramı gene tam benim istediğim gibi yaza denk gelmiş. Urbalar bir hafta öncesinden kasabadaki büyük GUM denen magazinden (mağazadan) alınmış. Hepsi gıcır gıcır, hele ayakkabılar, nasıl anlatayım size beyaz bağcıklı, üstü kırmızı kumaş, altı beyaz lastik kauçuk karışımı, tam ayağıma göre, baş ucumda yatağımın altına bayramı bekliyorlar. Bayramın ilk gününe kadar her sabah kutusunu açar bakarım sonra özenle tekrar yerine koyarım. G

Fotoğrafçı Salı Muallim

Fotoğrafçı Sali  Muallim Sabahın ılık yeli sınıfımızın açık penceresinden süzülerek içeriye dalıyor hala uyumakta olan ruhlarımızı uyandırmaya çalışıyordu. Çok erken saatlerde kalkmaya alışık biz köy çocukları nedense bugün uyku mahmurluğunu üzerimizden atamamıştık. Birden sınıfın kapısı açıldı ve sınıf öğretmenimiz kendinden emin adımlarla sınıfın ortasını adeta yararak kara tahtanın önündeki masasına doğru ilerliyordu. Sınıf birden kendine gelivermiş uykudan eser kalmamıştı. Hepimiz oturduğumuz rahlelerimizde derse hazır hale gelmiştik bile. Sınıf öğretenimiz, bugün haftalık değerlendirme yapacağız çocuklar, defter ve kitaplarınızı kaldırın sohbet edeceğiz diyerek konuya girivermişti bile. Önce ders notlarımızı kontrol etti. Bizim oralarda öğretmenler sınıfta bir öğrenciyi imtihan ettiği zaman verdiği notu önce kendi not defterine sonra bizdeki not defterlerine (belejnik) işler imzalardı. Bizde aldığımız notu eve dönünce velimize imzalatır ertesi günü öğretmenimize gös

ÇOCUKLUĞUM KALDI KÖYÜMDE

Çocukluğum Kaldı Köyümde Tam kırk yıl önce, Deli Orman eteklerinde sakin bir köyde Ilık bir Eylül gününde tahtadan yapılmış kasaların içine , Önce bahçemizdeki konserve edilmiş sebze ve meyvelerimizi yükledik Maalesef o sebze ve meyvelerin yetiştiği toprakları alamadık yanımıza Tahta kasalara sığdıramadık atalarımızın bize bıraktığı mirası. Devam ettik yüklemeye, köy kokulu kıyafetlerimizi toprak kokan yatak yorganımızı yerleştirdik Tarlamızı kazdığımız çapamızı küreğimizi keserimizi de unutmadık itinayla yerleştirdik, zaten başka ne alabilirdik ki yanımıza … Kış olur soğuk olur ısınırız belki diye kesilmiş odunlarımızı, Sobamızı taşı ve maşası ile birlikte aldık koyduk yanımıza Sandıkları kapatman önce neyi unuttuk diye tekrar tekrar baktık arkamıza Hesapta unuttuğumuz bir şey kalmamıştı sözde… Oysa biz, Köyümüzün temiz havasını, sıcak mis gibi güneşini , yemyeşil ormanlarını, serin sular akan şorul şorul deresini, Bahçemizdeki bardak eriğin

Lutenitsa

Resim
                                                      Lutenitsa * (Dikkat -: Bu hikayenin bazı bölümleri Bulgaristan Türkleri Tuna boyu Türkçe yerel ağızı  ile yazılmıştır.) Ağustos ayının son günlerindeydik Deli Orman eteklerindeki köylerde güne, güneş doğmandan başlanırdı. Köylüler baktıkları besledikleri hayvanlarının karınları doyurmak sulamak ve altlarını temizlemek için her sabah olduğu gibi, gene erken kalmışlar işlerine dalmışlardı. Ninem (anam) sabah erkenden beni uyandırmıştı. Kalk uşağım bugün çok işimiz var bana biraz yardım et yoksa yetişemem diye seslendi. Ben ise bugün mektep olmadığı için biraz geç kalmak niyetindeydim. Nine büün  cumertesi sen ne beni erkenden kaldıresin, uynadıresin becanım, bu hafta derslerden çok yoruldum uyumak istem  diye cevap vermeye hazırlanıyordum. Kalk ba uşağım, üzme kızdırma beni... Yapma böyle, bir başıma ben hangi birine yetişem. Buban evde olsa hiç iş itemicem senden ama nabem ba evladım diye devam edince, sölene sölene d

Nereyi Düşlüyorsan Oraya Aitsin.

Resim
              Nereyi düşlüyorsan, oraya aitsin İstanbulda yaşıyoruz . İstanbul dışında yaşayanlarımız da var. İki kıtaya yayılmış dünyanın en güzel 7 tepeli şehrinin içindeyiz. Boğaz Manzaramız olağan üstü. Bir yanımız Karadeniz bir yanımız Marmara. Arzu edersek Avrupada kıtasına yok sıkıldım derseniz Asya kıtasında yaşıyoruz. Tiyatrolar, konserler, sinemalar, festivaller hepsi bir tık yanımızda, ulaşabiliyoruz İstersek vapurda simidimizi martılarımızla paylaşabiliyoruz, boğazda geziyoruz. Herkesin hayal ettiği şehirde evimiz evlerimiz, arabalarımız da var üstelik. Öyle bolluk ve bereket içiresinde yaşarken bile özlüyoruz, rüyalarımız hala orda. Köyümüzün içinden geçen suları serin beli lom deresinin melodisini özlüyoruz Mandalarla ördeklerle o derenin su birikintilerinde yüzmeye bayılıyoruz. Köyümüzün yüksek yerlerinden biri olan İsaArmutluklarından Fisek dağına  bakıyoruz yüzümüz tebessümle doluyor. Eski Caminin yanındaki Bahçelik çeşmesinden su içmek istersek

AKARDEONUM ANILARIM

Resim
Merhaba dostlarım ve okumayı seven arkadaşlarım. Bugün  yeni yılın ikinci günü, ilk ayı yani Ocak ayındayız. Hava mis gibi, güneş her zanki gibi cömert ve karşılıksız ışık ve sevgiyle içimizi ısıtıyor, ne güzel bir gün. Ben önümüzdeki hafta sınavlarım olduğu için , ders çalışma planları yaparken  nedense bu mevsimde mis gibi havayı ve penceremden bana gülümseyen güneşi görünce bıraktım, ders kitabımı oturduğum koltuğumun üzerine usulca koyarak çalışmayı öteledim. Neden bilmiyorum ama, çocukluğumun kırık buruk hatıraları canlanıverdi yüreğimde, ruhumu bir hüzün kapladı, duraksadım ve anılarda gezintiye çıkıtım tarifsiz. Tam 40 yıl önceydi, yıl 1978, aylardan 18 Eylül,  ailem üzerine ateşten bir gömlek giymiş, varını yoğunu arkasında bırakmış ve anavatan hasreti ile çıkmış belirsiz dertli sıkıntılı bir yola koyulmuştu. Türkiyeye göç ediyorduk, Bulgaristanın Deli Orman bölgesinde bulunan Eski Cuma kasabasının Muratlar köyünden yeni yaptığımız ve içinde sadece beş ay oturduğumuz  evimizi