Kayıtlar

eski cuma etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Köyüm Geldi Aklıma

Köyüm Geldi Aklıma Bugün günlerden pazar En sevdiğim yerde evimdeyim Önümde taze köpüklü kahvem Pencereden bakınca küçük şirin bahçem Bahçemde yapraklarını dökmeye devam eden yeni bir yaza hazırlanan meyve fidanlarım Memleketimin eski türkülerini dinliyorum bir yandan Tesadüfe bakın siz  Sıdıka Ahmedova' Sofya Radyosu kaydı çalıyor Yavrumdan ayrıldım türküsü evin her köşesini dolduruyor Öyle bir ses ki seni alıp tee kırk sene geriye götürüyor,    Nasıl oldu da yavrum ayrıldım senden Burnumda kokarsın karanfil gibi Yavrumdan ayrıldım nereye gideyim Hasretin yolu uzak nasıl döneyim Köyüm geliyor aklıma, mahallemdeki güzel mutlu günlerim Nasıl oldu da yavrum ayrıldım senden sözlerini Nasıl oldu da köyüm ayrıldım senden olarak tercüme diyorum Bir öyle yeni haliyle mırıldanıyorum o meşhur hasretlik kokan türküyü   Kuzuları anneleriye Buzulca çeşmesine sulamaya götürüyorum Dalmaçyalı tenli kuşçu köpeğimiz Luck ile karda oyun oynuyoruz Luck çok mutlu kuyruk hep

Memleketimin Yakınından Geçerken

Resim
                                Memleketimin Yakınından Geçerken Bu sabah yine erkenciyiz, erken kalkan yol alır diyorlar bizde öyle yaptık ve yola koyulduk.  Erken kalkmamıza rağmen Ağustos sıcağının tesirini  üzerimdeki tişort'de  biriken terden iliklerime kadar hissedebiliyorum. Romanya'nın başkenti Bukreş  şehrinden Bulgaristan  Rusçuk kentine dönüyoruz. Otobüsün penceresinden  yeşillikleri görünce sıcak ve bunaltıcı havayı çalışan klimanın da yardımıyla unutarak, hayallere dalıyorum. Romanyanın  özellikle Transilvanya bölgesi aklıma derin bir iz bıraktı. Karpat dağlarını Galatasaraylı Hagi sayesinde çok duymuştum ama kendi gözlerimle görünce büyüleniyor insan. Aklıma Türkiyenin Doğu Karadeniz bölgesi geliyor, güzelim cennet doğu karadeniz yanlız değilmişsin diyorum. İki bölgenin ortak yanları çok, ama akılda kalması için yeşilin her tonunu görüyor, adeta doğanın kollarında yeşillikler cennetinde sörf yapıyor gibi hissediyorsunuz. Krallar şehri  olarak nam salmış Braşov
Resim
                                          Bizim Köyde İlk Bahar Nevruz ateşleri sokaklarda geceyi aydınlatlatmaya başlayınca, kış uykusundan uyandığımızın farkına varırım. Günler uzamaya başlar, gündüz ile gece arasındna bir nöbet değişimi olur. Uzun geceler gider yerine sımsıcak taze misler gibi kokan uzun yaz devralır nöbeti. Her mevsim güzeldir de, yazın müjdecisi ilk bahar yeni heyecanların ilk sancıları gibidir. Bir başkadır yani. Babamın kıştan sipariş ettiği tohumlar paketlerinden çıkar, özenle seçilmiş toprakla buluşur. üzerleri üşümesinler der gibi hafifçe örtülür, can suyu verilir. Kimse bilmez ama ben bilirim babamın sebze tohumlarını sevgiyle beslediğini, onlara dua ettiğini. Toprak dinlenmiş ve güçlenmiş uykusunu almış olarak yeniden uyanırken, sebze tohumları adeta yarış eder ilk ben toprağa kavuşacağım diye. Bir apartman dairesinin balkonunda atılır bu ilk adımlar. toprakla doldurulmuş görünen saksılar aslında artık gebedir. Önce anlam ver
Var mıydı Yok muydu? Her zaman olduğu gibi, yine Çarşamba ve yine, Rusça dersi günüydü. Dersin Öğretmeni, Kocaman bir Rus kadın lakabıYorgova, kısa boylu, çok şişman ve yapılıydı. İri cüssesi ile sınıfa girer ağır adımlar atar, kendi kendine konuşarak, masaya adeta oturmaz komple istila ederdi. Elinde uzun sopası, gözlükler gözle burun arasında, usulca sınıfı kontrol ederdi. Köy Okulumuzdaki en şişman öğretmendi. Her zaman ciddi, bir o kadar titiz. Dersi dinlemeyeni, çalışmayanı hiç affetmez o meşhur sopasıyla kafasının ortasına vurarak cezalandırırdı. Kendisi Rusyadan ülkemize gelmişti. Bir dönem en iyi Rusça öğretmeni olarak bilinirdi. Ama biz öğrencilere kimse sormazdı, iyi mi kötü mü, seviyor sayıyor muyuz diye. Rusça dersinden çok başka bir ünü, marifeti ile tanınırdı aramızda. Kendisi komünist olduğu için, hep dinlerin olmadığından bahis eder, inanmayın, aldanmayın, sömürülmeyin, kendinize yazık etmeyin diye nasihat ederdi. Gel zaman git zaman okul