Kayıtlar

köy etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Taze Manda Sütü

Resim
Köy ve Çocuk  Köyde anneannem mandayı sağarken yanına giderdim. Beni görünce sağmaya ara verirdi "gel uşağım bakem diye çağırırdı yanına. Dikerdi bakracı kafama  sıcacık manda sütünü kana kana içerdim. İçsin uşağımda kafasına kan gitsin derdi. Manda sütü dünyanın en güzel lezzetlerinden bence, içmeye doyamazdım. Akıllı çocuk olacak benim uşağım derdi. Akıllı oldum mu o tartışılır da,  bu karşılıksız derin sevgiye layık görüldüğüm için çok şanslıyım çok. Allah mekanını cennet eylesin topal ayağınla 5 çocukla baş etti, uğraştı didindi, bize çok emek verdi. Nurlar içinde yatsın Ayşe annem. Bu fotoğraf  beni  45-50 sene geriye en güzel günlerime görürdü. Hey gidi günler hey. Hep derim çocuklar ne yapıp ne etmeli de mutlaka köyde büyümeli. Köyde yetişen çocuklar adeta bir masal dünyasında her renge dokunarak her tonu tanıyarak büyüyorlar, bundan daha güzel ne olabilir ki.  Hey gidi günler hey, hey gidi BALKANLAR, hey gidi Deliorman hey. Hey gidi güzel  cennet Muratlar Köyüm hey.

Bizi Hatırla

Resim
 Bizi Hatırla Bu gece sevgili eşimin önerisi ile bir film izledik. ‘’’Bizi Hatırla’’’ bir Çağın Irmak filmi. Aklıma köyümdeki çocukluğum ve en mutlu günlerim geldi. Hep söylüyorum çocuğunuz varsa köyde büyümeli diye. Şehir de büyüyen çocuklara üzülüyorum gerçekten. Onlar tüm renklerin oluşturduğu gök kuşağından yoksun kalarak yetişiyorlar. Aslında iki renkle büyüyor, fakat, çok renkli bir dünyada yaşadıklarını sanıyorlar. Oysa ben filmi izlerken rahmetli iki dedemi de hatırladım. Babamın babası Mehmetali dedem ve annemin babası Mustafa dedem. Filmde şehirde saksıya domates fidesi dikilen bir sahne var. Mehmetali dedem geldi aklıma. Domatesleri sulamayı, önce domateslerden başlamayı, sonra diğer sebze ve meyveleri ve daha sonra da çiçekleri sulamayı öyle sevdirmişti ki bana. Ben her akşam güneş batmak üzereyken koşa koşa eve gider dedemden önce hortuma sarılır, çeşmeyi onun açmasını beklerdim. Dedem çok memnun olurdu, çeşmeyi açarken bana öyle bir gülücük gönderirdi ki, ben bu saf karşı

Dızmana

Dızmana 29/11/2019   cevat cirak  tarafından , posted in  genel Bilirsiniz köyde çocukları çok boş bırakmaya gelmez. Buna rağmen nedense bugün kendime yapacak bir iş uğraş bulamadım Günlerden pazar aylardan yaz. Ev halkının tamamı evde, annem bahçede, babam hayvanların karnını doyurmakta. Kardeşim sundurmada oynamakta. Bir tek kocabamda (dedem) telaşlı bir hazırlık seziyorum. Kocaba dedim uzaktan, nereye gidiyorsun? Kocabam elindeki eşeğin hanutlarını arabaya bırakmaya çalışıyordu, cevabını beklemeden beni de götür , benim işim yok dedim. Gülümsedi kocabam, olur ba çocuğun dedi, hem bana yardım edersin. Şeytancağa pazara gideceğiz seninle ona göre giyin. Ama git babana söyle izin al, sıkıntı yaşamayalım sonra gel bana yardım et. Kocabam götürücekte içimden, babam izin vermeyecek. Yok öyle yağma, izin cepteydi zaten. Dediğim gibi de oldu izin çıktı, ben artık yola hazırdım. Şeytancık pazarına ilk kez gidecektim, Duyuyordum pazarın namını ama hiç k

Köyüm Geldi Aklıma

Köyüm Geldi Aklıma Bugün günlerden pazar En sevdiğim yerde evimdeyim Önümde taze köpüklü kahvem Pencereden bakınca küçük şirin bahçem Bahçemde yapraklarını dökmeye devam eden yeni bir yaza hazırlanan meyve fidanlarım Memleketimin eski türkülerini dinliyorum bir yandan Tesadüfe bakın siz  Sıdıka Ahmedova' Sofya Radyosu kaydı çalıyor Yavrumdan ayrıldım türküsü evin her köşesini dolduruyor Öyle bir ses ki seni alıp tee kırk sene geriye götürüyor,    Nasıl oldu da yavrum ayrıldım senden Burnumda kokarsın karanfil gibi Yavrumdan ayrıldım nereye gideyim Hasretin yolu uzak nasıl döneyim Köyüm geliyor aklıma, mahallemdeki güzel mutlu günlerim Nasıl oldu da yavrum ayrıldım senden sözlerini Nasıl oldu da köyüm ayrıldım senden olarak tercüme diyorum Bir öyle yeni haliyle mırıldanıyorum o meşhur hasretlik kokan türküyü   Kuzuları anneleriye Buzulca çeşmesine sulamaya götürüyorum Dalmaçyalı tenli kuşçu köpeğimiz Luck ile karda oyun oynuyoruz Luck çok mutlu kuyruk hep

Yavrumdan Ayrıldım

                                 Küçücüksün Yavrum (Yavrumdan Ayrıldım) Bir ateşten gömlek muhacirlik hikayesidir. Türküler bizim türkülerimiz, sırdaşlarımız,  nefesimiz, yaşanmışlıklarımız. Yavrumdan Ayrıldım türküsüz hepsinden farklı bir konumdadır.  Neden öyledir derseniz, birincisi türkünün  derin yaşanmış sözleri, ikincisi sanatçının yanık  ve muhteşem yorumudur. Öyle içinizi yakan sızlatan sözleri var ki, gözyaşlarınıza hakim  olamıyorsunuz. Türkünün sözleri öyle derin öyle kahırlı ki, kim bilir hangi acılar  hasretlikler yaşandıktan sonra yazıldı kim bilir? Hadi türkünün sözlerinden yola çıkarak hikayesini içimizdeki kendi yaşadığımız hasretlikler gurbet acıları ayrılıklar ile benzeterek anlamaya çalışalım. 1 Kıta;   Nasıl oldu da yavrum ayrıldım senden Aniden hiç beklenmeyen bir anda yaşanmış ayrılık, derin acılar bırakmış. Çok ağır gelmiş ve yürek burkan evlat acısı geç anlaşılmış.  Anne hasretliğin gurbetin derin üzüntüsünü daha fazla içinde tutamamış, feryad
Resim
                                          Bizim Köyde İlk Bahar Nevruz ateşleri sokaklarda geceyi aydınlatlatmaya başlayınca, kış uykusundan uyandığımızın farkına varırım. Günler uzamaya başlar, gündüz ile gece arasındna bir nöbet değişimi olur. Uzun geceler gider yerine sımsıcak taze misler gibi kokan uzun yaz devralır nöbeti. Her mevsim güzeldir de, yazın müjdecisi ilk bahar yeni heyecanların ilk sancıları gibidir. Bir başkadır yani. Babamın kıştan sipariş ettiği tohumlar paketlerinden çıkar, özenle seçilmiş toprakla buluşur. üzerleri üşümesinler der gibi hafifçe örtülür, can suyu verilir. Kimse bilmez ama ben bilirim babamın sebze tohumlarını sevgiyle beslediğini, onlara dua ettiğini. Toprak dinlenmiş ve güçlenmiş uykusunu almış olarak yeniden uyanırken, sebze tohumları adeta yarış eder ilk ben toprağa kavuşacağım diye. Bir apartman dairesinin balkonunda atılır bu ilk adımlar. toprakla doldurulmuş görünen saksılar aslında artık gebedir. Önce anlam ver
Var mıydı Yok muydu? Her zaman olduğu gibi, yine Çarşamba ve yine, Rusça dersi günüydü. Dersin Öğretmeni, Kocaman bir Rus kadın lakabıYorgova, kısa boylu, çok şişman ve yapılıydı. İri cüssesi ile sınıfa girer ağır adımlar atar, kendi kendine konuşarak, masaya adeta oturmaz komple istila ederdi. Elinde uzun sopası, gözlükler gözle burun arasında, usulca sınıfı kontrol ederdi. Köy Okulumuzdaki en şişman öğretmendi. Her zaman ciddi, bir o kadar titiz. Dersi dinlemeyeni, çalışmayanı hiç affetmez o meşhur sopasıyla kafasının ortasına vurarak cezalandırırdı. Kendisi Rusyadan ülkemize gelmişti. Bir dönem en iyi Rusça öğretmeni olarak bilinirdi. Ama biz öğrencilere kimse sormazdı, iyi mi kötü mü, seviyor sayıyor muyuz diye. Rusça dersinden çok başka bir ünü, marifeti ile tanınırdı aramızda. Kendisi komünist olduğu için, hep dinlerin olmadığından bahis eder, inanmayın, aldanmayın, sömürülmeyin, kendinize yazık etmeyin diye nasihat ederdi. Gel zaman git zaman okul