Bizi Hatırla

 Bizi Hatırla

Bu gece sevgili eşimin önerisi ile bir film izledik.

‘’’Bizi Hatırla’’’ bir Çağın Irmak filmi.

Aklıma köyümdeki çocukluğum ve en mutlu günlerim geldi.

Hep söylüyorum çocuğunuz varsa köyde büyümeli diye.

Şehir de büyüyen çocuklara üzülüyorum gerçekten.

Onlar tüm renklerin oluşturduğu gök kuşağından yoksun kalarak yetişiyorlar.

Aslında iki renkle büyüyor, fakat, çok renkli bir dünyada yaşadıklarını sanıyorlar.

Oysa ben filmi izlerken rahmetli iki dedemi de hatırladım.

Babamın babası Mehmetali dedem ve annemin babası Mustafa dedem.

Filmde şehirde saksıya domates fidesi dikilen bir sahne var.

Mehmetali dedem geldi aklıma.

Domatesleri sulamayı, önce domateslerden başlamayı, sonra diğer sebze ve meyveleri ve daha sonra da çiçekleri sulamayı öyle sevdirmişti ki bana.

Ben her akşam güneş batmak üzereyken koşa koşa eve gider dedemden önce hortuma sarılır, çeşmeyi onun açmasını beklerdim.

Dedem çok memnun olurdu, çeşmeyi açarken bana öyle bir gülücük gönderirdi ki, ben bu saf karşılıksız sevginin, yüreğinden akıp geldiğini anlardım.

Domates iki şeyi çok sever derdi, güneşi ve bol suyu, ben olmasam bile sen önce domateslerden başla onlar güneş battıktan sonra seni bekleyecekler sakın bekletme derdi.

Dedem ev hayvanlarını da çok severdi, ama en çok beyaz ördekleri severdi.

Her zaman bana bir evde en çok beyaz ördekler olmalı derdi.

‘’Neden dede diye?’’ ben sormadan o başlardı anlatmaya.

Başlarını göğe kaldırıp vak vak ettiklerine bakma,

aslında var var diyorlar, bu evde bereket var sevgi var diyorlar diye anlatırdı.

Bende gerçekten öyle olduğuna inanırdım, hala da inanırım.

İnsanın evinde ördekleri, kazları, tavukları, kuşları, koyunları kuzuları olmalı, bir eşek, belki bir at, kırmızı beyaz benekli inek, ve yavru buzağıları olmalı,

Çocuklar işte bu cıvıl cıvıl ortamda hayvanlar arasında insan olmayı öğrenmeli, bu dünyanın insanların tekelinde olmadığını, her şeyimizi diğer canlılarla paylaşmamız gerektiğini anlayarak büyümeli çocuklar aslında.

İşte o zaman görün bakın bakalım dünya nasıl bir  bambaşka ve renkli keyifli dünya oluveriyor.

Ah dedem ah, bana kazandırdıklarından dolayı sana ne kadar teşekkür etsem, ne kadar dua etsem azdır. Ruhun şad olsun, mekanın cennet olsun, can dedem.

Bir de alemlerin kralı Mustafa dedemiz vardı bizim.

Bizim diyorum çünkü, o mahalledeki tüm çocukların sabırlı, hoş görülü merhametli dedesiydi.

Köyümüzde aşağı mahalle çocukları olarak onun portasının önünde top oynardık. Topumuz sürekli onun kapısına tak tak vurur gürültü çıkartırdı.

Yetmez o avlu içinde çalışırken, hayvanları ile uğraşırken, top bazen portayı aşar bahçeye kaçardı.

Yahu arkadaş bir kere de çık kız, bağır çağır, kötü bir söz söyle be adam.

Yok adamda öyle bir özellik gelişmemiş sanki.

Sinirleri alınmış gibi bize her zaman gülen yüzüyle çıkar topumuzu verir, sadece uslu uslu oynayın çocuğum, çok gürültü yapmayın kimseyi rahatsız etmeyin derdi.

Sadece biz çocuklara karşı mı öyleydi, hayır elbette.

Herkese karşı son derece mütevazi, olabildiğine sakin, ve merhametle yaklaşırdı herkese dedem.

İnsan çocukta olsa belli bir zaman sonra kendi yaptıkların utanır, özür dileme ihtiyacı duyardı. Nasıl kocaman bir kalbi vardı dedemin, nasıl bir yürek taşırıdı, hiç ayırmadan kalbinde herkesi misafir etmesini bilirdi.

Diyorum ya size, bir yanımda havyan sevgisi, bir yanımda insan sevgisi, yaşayarak görerek büyüdük.

Bakın burası önemli okuyarak öğrenmedik, yaşayarak, bizzat görerek, iliklerimize kadar hissederek, sevgi, hoş görü ve merhametle aşılanarak büyüdük biz.

Sanırım bu yüzden biraz insan olabildik, belki bu yüzden insan doğduk, az da olsa insan kalabildik. Allahın rahmeti üzerinde olsun dedem. Mekanın cennet olsun Mustafa dedem. Kim bilir, bu dünyadan bir kadir gecesi göçüp gitmen de bu yüzdendi.

İşte bu gece filmi izlerken iki çiftçi dedemin öğrettikleri, bize kattıkları geldi aklıma. Yazmadan edemezdim, yazmadan yatamazdım, bu iki koca yürekli insanı anmadan olmazdı. Hem filmin ruhuna ters düşerdi bu insafsızlığım.

İşte böyle dostlar. Ne zaman bir Çağın Irmak filmi izlesem döner giderim en mutlu olduğum yere. Çocukluğum diyorum, harikulade doğa içerisinde, Balkan eteklerinde bir köyde, koca yürekli insanlar arasında büyümüş olmanın kazanımlarıdır hep bu değerli anılar.

Hep diyorum çocuk yapacaksanız hayvanların çiçek böceklerin birde iyi yürekli, güzel bakan hamuruna mayası eksik konmamış insanların arasında yapın.

Nerede bu zamanda öyle yer böyle insanlar demeyin be ya.

Var ben biliyorum, köylere gidin, halkın efendileri arasında büyütün uşaklarınızı. Sonra bakın bakalım dünyada yaşanır mı yaşanmaz mı!

Elbette bu dediklerimi yapabilmek için bir karar vermek gerekiyor.

Zor bir karar gibi görünüyor ya. Aslında değil.

Tek yapacağınız şey sadece aklınıza danışmak olmamalı, göğüsünüzde taşıdığınız mangal gibi yürek var, ona başvurmalı, kalbin atışına ayak uydurmalı, sesine ses ve kulak olmalı.

Doğru kararlar tek bir veriye ve kaynağa bakılarak alınmaz.

Dünyadan gelip geçtiğimizi unutmayın. Hırsınızı cüzdanınıza kurban edip ziyan etmeyin. Hırsınızı bir akıl biraz duygu katarak olgunlaştırın.


Çocuklarınızı sevgi ve mutlulukla büyütmek istiyorsanız bu şehirde de olur ama şirin bir köyde bambaşka olur.

Geç kalmadınız, sadece karar verin.

Kararlı olun.

Cevat ÇIRAK.




#bizihatırla #çağınırmak #dedem #cevatçırak #köy

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yediler Ormanında Kayak

Yaşar Kemal Usta ile UBUNTU'YU konuştuk.

Naim Süleymanoğlu