Yaşamadığın ülkenin kaderini belirleme.

“Yaşamadığın Ülkenin Kaderini Belirleme”

Dünya küçüldü; bavullar, vizeler, pasaportlar hayatın rutini oldu.
İnsan bir ülkede doğuyor, başka bir ülkede yaşıyor, üçüncü bir ülkenin siyasetini tartışıyor.
Ama şu soru giderek daha gür bir şekilde yankılanıyor:
Bir ülkenin havasını solumadan, ekmeğini bölüşmeden, yükünü taşımadan o ülkenin geleceğine karar verebilir misin?

Vatandaşlık bir kimliktir; ama aidiyet, yaşadığın hayatın içindedir.
Bir ülkenin sokaklarında yürümüyorsan, market kuyruğunda beklemiyorsan, elektrik faturasını görünce iç çekmiyorsan, o ülkenin gerçekliğinden kopmuşsundur.
Ve kopuk olduğun bir hayatın kaderine oy vermek, vicdani bir çelişkidir.

Sandığa uzanan her el, aslında bir sorumluluk taşır.
Ama bazı eller, kilometrelerce öteden uzanıyor — o ülkenin sabah trafiğini, işsizlik kaygısını, pahalılığını bilmeden.
Bu durumda oy, bir tercih olmaktan çıkıp, bir yansıma yanılgısına dönüşüyor:
Kendini hâlâ orada sanan ama orada yaşamayanların nostaljik dokunuşu.

Oy hakkı, sadece yasal değil, ahlaki bir yetkidir.
Bu yetkinin temeli “etkilenmek”tir.
Yaşamadığın bir ülkenin kararlarından doğrudan etkilenmiyorsan, o kararları belirleme hakkın da sınırlı olmalı.
Demokrasi, sorumlulukla anlam kazanır; uzaktan romantizmle değil.

Bir ülkeye uzaktan bakmak kolaydır; zor olan, o ülkenin içinde kalmaktır.
Ve oy hakkı, işte o “kalmanın bedeli”dir.

Belki de artık şu cesur gerçeği söylemenin vakti geldi:
Yaşamadığın ülkeyi yönetmeye çalışmak, vatan sevgisi değil — sorumsuzluk romantizmidir.

“Yaşamadığın ülkenin kaderini belirleme.”

#GurbetteOy #MemleketGerçekleri #OyHakkı #VatandaşlıkSorumluluğu #VatanSevgisi #DemokrasiAdaletİster #SandıktaVicdan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yediler Ormanında Kayak

Bulgaristan Kircaali Bölgesi Turkleri

Bulgaristan Şumnu Medresetü’n-Nüvvâb Okulu ve Önemi