Saladoletçi Yokuz Ağa


                                   
                                            Sladoletçi Yonuz Aga



Hava mis gibi.
Haftanın da  son günü.
Okuldan eve yeni gelmişim.
Saat güneşin çekilmesine yakın.
Evimizin bahçesindeki sebzeleri sulamayı çok seviyorum
Özellikle domateslerin suyu ne kadar çok sevdiklerini biliyorum
Çeşmeyi açıyorum, su, markucun (hortumun)  ucundan dökülüyor
Toprak susuzluktan olsa gerek dudakları çatlamış gibi yorgun ve bitkin
Su toprakla buluşuyor, aman Allahım, nasıl arzulu bir buluşma bu böyle,
İşte diyorum sevenlerin kavuşması gerçekleşiyor, etrafa bir güzel koku yayılıyor
Topraklı suyun kokusunu kocabam (dedem) sevdirmişti, bayılırım hatta özlerim bu sahneyi ve bu sihirli kokuyu.
Öyle bir zevkle sevgiyle suluyorum ki domatesleri, su toprağa hayat veriyor.
 Sıra biberlere gelince biraz suyun hızını  kesiyorum, onlar domatesler gibi değil
Kocaba'mın öğrettiğinden öyle biliyorum, her sebzenin meyvenin durumu özel

Birden kulağıma davul sesi geliyor, galiba yukarı mahalleden geliyor ses
Evet evet eminin, davulun sesinden anlıyorum yukarı mahalleden geldiğini
Eh diyorum gene yaşadın Cevat, üç gün üç gece düğün var, bolluk bereket var.
Bizim köyde düğünler Cuma'dan başlar, pazar akşamına kadar devam eder
O zamanlar öyleydi, kırk yıl önce yani, masalar kurulur. koyunlar danalar kesilir, pilavlar piyazlar serilirdi sofralara.
Kasalarla biralar, damacana damacan ev yapımı toprak altında yıllanmış, çocuğun kızın düğünü için saklanmış, yıllandırılmış, erik üzüm rakıları,
Ama ben en çok sladolet (dondurma) yiyeceğim bol bol ona seviniyorum,
Hatta muhtemelen yarına kadar bana uyku yok, ufff ya sabah olmaz artık bana,
hemen yatsak uyusak sabah olsa diye içimden geçiriyorum çocuk aklımla
Nasıl sevinmem, bakın şimdi anlamaya çalışın beni, hak vereceksiniz
Yarın sabah herkes güzel elbiselerini giyecek, ayakkabılarını silecek
İşleri biraz öteleyecek, erteleyecek ve düğüne gidecek, yenecek içilecek
güzel sohbetler edilecek, yeni aşklar yeni yavuklular, yeni hayaller başlayacak
Ama, bunların benim için bir önemi yok, ben dondurma kokusunu aldım bile
Yarın Yonuz aga yeşil koşlu (sepetli) motoru ile gelecek düğün meydanına
Açacak çadırını (şemsiyesini) motorun sepetindeki donduma kazanın üstüne
Sonra külahları çıkartacak kaşondan (kutudan), bir güzel dizecek  üstü üste.
Sonra açacak dondurma kazanın kapağını, önce kendi tadına bakacak, bakalım lezzet tamam mı diye
Sonra da evde kese kağıdından hazırladığı gündöndü kaplarını özenle çıkartacak
Gündöndü çuvalını da yanına açacak,  sonra tamam diyecek her şey tamam.
Köy sütünden doğal dondurma, kaymak mis mis, ah bir külah olsa da yesek
İşte ben bu dondurma motorundan ötürü bu gece uyuyamayacağım,
Daha şimdiden 20 santin (kuruş) parayı ayarlamam lazım diyorum
Yatakta uykusuzluktan dönmektense plan yapmam lazım.
Annem diyorum kesin verir kıyamaz, dedem de verir o garanti, oldu bu iş
Ama yedek plan da olması lazım keselerinde (cüzdan) bozuk para yoksa yandık.
Kağıt para vermezler, çok olur alıştırmamak için tabiği, yoksa para var, ama...
Amaan  diyorum olmadı kümesten yumurta toplarım, gider Kadir agaya  satarım, ne olacak ki!
Hemen dondurmalar bitmeden benim bu para işlerini halletmem lazım.
Zaman sınırlı, saman değerli, para işini kafamda çözmeye çalışırken, dalıyorum...
Nihayet sabah oluyor, düğün kalabalıklaşmadan hazırım, paralar cepte,,,
Zarten para hiç sorun olmazdı ki o zamanlar, para işi en kolay iş,
Ama bakalım dondurmacı Yonuz aga kaç külah verecek, of sıkıntılı işer işte

Düğün alanına ulaşır ulaşmaz hemen gözüm koşlu motoru aramaya başlıyor
Birden göremeyince tereddüt ediyorum, bugün gelmiyecek mi acaba diye
Tansiyonum fırlıyor, canım sıkılıyor, hayat enerjim düşüyor, derin bir iç çekiyorum
Çok belli olmuş her halde, mahalleden ve köyden arkadaşlar farkediyor durumu
Onlar, sormadan ben meraklarını gideriyorum,
Yonuz aga gelmemiş motor yok, ben dondurma almaya geldim, canım sıkıldı diyorum.
Teeee motor orda, muzikantların (orkestranın) arkasında, bak görmemsin,
Daha sabahtan geldi, diyor bir arkadaşım,,,,
Ağustos sıcağında suya yanmış, suyu görmüş domatiler gibi seviniyorum
Bir elim hep cebimde, hiç çıkarmıyorum, çünkü santinler o cebimde,
Koşa koşa gidiyorum yeşil koşlu motorun yanına;
Bir dondurma diye sesleniyorum,
Gür ve öksürükle karışık bir sesle cevap gecikmiyor.
Kaç santininlik ne kadar istesin
Bir kaç kere yiyecem diye soruya soruyla cevap veriyorum.
5 santine oleri mi?
Olmaz diyor, gülümseyerek, en az 10 santinlik oleri,  ama ben sana  biraz veririm diyor,
Var benim param, 10 santinlik olsun, tamam diyorum
Kazan açılınca taze buram buram, serin serin dondurma kokuları sarıyor etrafı,
Biraz fazla doldurdum, ama bana söz ver yavaş yiyeceksin, yoksa hasta olursun
Tamam Yonuz agam, acele etmiyeceğim, yavaş yavaş yiyeceğim,
Dondurma külahı elimde, nasıl mutluyum, söz verdim yavaş yalayacağım diye,
Ama bir yandan da akar ziyan olur korkusuyla çabuk çabuk bir üstten bir yandan,
yudumluyorum taze dondurmayı.
Dondurma daha ben bir yere oturamadan bitiyor, ama çok tatlı ne yapem,
Dayanamıyor insan...
Keyfim yerine geliyor, nasıl özlemişim, nasıl hasret kalmışım, dondurmaya
Hemen ccebimden bir on santin daha çıkartıyorum, koşa koşa motorun yanına
Sıra var, köyümüzün çocukları bir ordan biri burdan sesleniyor,
Bana on santınlık, ben yirmi santınlık isteem, cıvıl cıvıl etraf
Çocuklar mutlu, çocuklar kımıl kımıl renkli, çocuklar dondurmaya hayran.
Bağrışmayın kafam şisti, sıraya girin, korkmayın bitmeyecek, daha evde de var
Yonuz aga hem çocukları sıraya sokmaya çalışıyor, hemde gürültüden rahatsız
Ama biz çocuklar nasıl sevinmeyelim, nasıl biter diye endişe etmeyelim, ya biterse, ya tam sıra bana geldiğinde hiç kalmazsa, ne yaparız telaşıyla coşuyoruz

Yonuz aga alışverişten memnun, biz çocuklar dondurmanın lezzetinden memnun
Yonuz aga bizi çok seviyor, bizde onun muhteşem dondurmasını seviyoruz.
Biz Köylü çocukları dondurmayı Yonuz aga ile tanıdık, onun sayesinde sevdik.
O zamanlar, yani kırk sene evvel köyde dükkanlarda dondurma satılmazdı ki
Bize dondurmayı sevdiren, tanıtan, mutlu eden yüzümüzü güldüren, sladoletçi Yonuz ( dondurmacı Yunus) agayı hiç unutmadık, unutmayacağız.

Yıllar sonra Yonuz aga da  zorunlu göçle Bulgaristanın Eski Cuma Muratlar köyünden Türkiye'ye İstanbula göç etti. Yıllarca Türkiyede yaşadıktan sonra hakkın rahmetine kavuştu, sırası gelen herkes gibi ebediyete intikal etti. Allah mekanını cennet eylesin.

Biz sladoletçi Yonuz aganın çocukları olarak onu hiç unutmayacağız, hep güzel hatıralar ile kendisini yad etmeye devam edeceğiz.


Cevat ÇIRAK
17.12.2018 




       








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yediler Ormanında Kayak

Yaşar Kemal Usta ile UBUNTU'YU konuştuk.

Naim Süleymanoğlu