Naim Filmi Üzerine

Naim Filmi Üzerine Düşünceler


Biyografi filmi çekmek zordur derler, bu yüzden meraklısıda yapımıcısı da az olur. Bütün zorluklara rağmen Mustafa Uslu gibi cesur yapımcılar cesaret edip harika işlere imza atıyorlar. Ne kadar tebrik etsek azdır. Böyle yürekli cesur yapımcıların filmlerini sinema salonlarında izleyerek destek olmaya devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Bir başka muhteşem performan ve alkış filmin oyuncularına gelmeli diyorum. Oyuncuların hepsi harika bir iş çıkartılar. Ben hepsini çok beğenmekle birlikte özellikle Naimin annesi rolünü müthiş oynayan Selen Öztürk hanımefendiye bayıldım desem yeridir. Eminim Naimin annesi Hatice anne bile hayran kalmıştır diye düşünüyorum.

Gelelim fimin bende bıraktığı izlenimlere ve bana verdiği mesajlara. Bu yazıyı Aldığım mesajları siz okuyularımla paylaşmak için kaleme aldım.

Tespitlerimi iki bölümde izninizle paylaşmak isterim.

Birinci bölümde Naim fiminin Bulgaristan Türklerine verdiği mesajlar.

İkinci Bölümde iste Türk dünyasına verdiği mesajlar olarak değerlendirmeyi uygun buldum.

Öncelikle Bulgaristan Türklerini ele alalım izninizle.

Bulgaristan’dan hangi dönem ve yılda Türkiyeye göç ettiğimizin bir önemi yok. Hepimiz her dönemde çeşitli sıkıntılar ve haksızlıklar ötekileştirmeler yaşadık. Bu film sadece Naimin hayatını anlatmıyor. Film yaşadığımız zülüm ve haksızlıkları çok başarılı bir şekilde ve olduğu gibi beyaz perdeye yansıtmıştır. Bizler ,yani sıkıntıları bizzat yaşayan ve bilenler çocuklarımıza anlattık, aktaramaya devam ediyoruz lakin biliyorsunuz çocuklar görerek bakarak öğrenir. Bu yüzden çocuklarımıza anlattıklarımızı pekiştirsinler ve hissetsinler diye bu filme mutlaka götürmeli ve sinemada izletmeliyiz.

Özellikle 1989 yılında Bulgaristan’da isim değiştirme sürecinde eziyeti ve zulmü yaşayanlar hiç bir tereddüte mahal vermeden filme gitmeli ve izlemelidir. Filmin sonunda perdeye yansımayan sahneler mutlaka aklınıza gelecektir. Elinden gelen arkadaşlarımız işte bu eziyeti ve travmalar yaşamamıza neden olan zulmü elinden geldiğince yazmalıdır. Bulgaristan Türklerinin talihsiz makus tarihine kalın harflerle not düşmeli gelecek nesillerimize miras olarak bırakmalı paylaşmalıdır.

Naim tanrının biz Bulgaristan Türklerine büyük bir armağınıdır. Lakin yüce yaradan her zaman böyle bonkör ve cömert davranmayabilir. Bizler şunu çok net bilmeli ve bu temelde belkide yeniden örgütlenmeliyiz. Türkiyede tam olarak bilinmemekle birlikte altı buçuk milyonun üzerinde Bulgaristan Türkü yaşamasına rağmen maalesef özellikle siyasette çok silik bir sicile sahip olduğumuzu düşünüyorum. Örneklemem gerekirse mesela Türkiyede oturduğunuz semt ve ya ilçede ne kadar Bulgaristan göçmeni nüfus yaşıyor biliyorsanız araştırın. Daha sonra semtiniz/ilçenizde bir Balkan Türkleri Dayanışma derneğiniz varsa kaç üyesi var kontrol ediniz. Sonuçları gördükten sonra neden böyle konuştuğumu anlayacak ve konu üzerine düşüneceksiniz diye tahmin ediyorum. Dışarıdan eleştirmekle bu iş ancak bu kadar oluyor. Oysa istisnasız hepimiz elimizi taşın altına koymalıyız. Zamanı çoktan geldi de geçiyor bile. Ama endişeye mahal yok biz bu gidişatı değiştirebiliriz.

Gelelim yazımızın ikinci bölümüne. Yani Türkiye ve dünyada yaşayan Türklere Naim filminin verdiği mesaja.

Özellikle Türkiyede ciddi sıkıntılar yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Halkın büyük bir kısmı bizleri anlıyor ve tanıyor olmasına rağmen, hala bazı geçmiş tarih bilmez cahiller bizlere Bulgar vb. demeye devam ediyor. Dilerim bu filmden sonra akılları başına gelirde nasıl büyük bir gaflet içinde olduklarını görür ve kendilerini düzeltirler.
Gazetecilik mesela çok büyük ciddiyet ve sorumlulukla araştırmayla birlikte anılan onurlu bir meslektir. Lakin şerefli onurlu gazetecilerin arasında kendilerini gazeteci sanan yalaka ve ahlaksızları az buz değil biliyorsunuz. Ben bu rüzgarın yönüne göre aksiyon alan kamburlara seviyesizlere bu filmi zilemelerini ve biraz düşünmelerini diliyorum. Sözde gazetecilik, yalakalık ve bizlere hakaretle bir yere varamayacaklarını analayacaklar diye umuyorum.
Gelelim siyasetçilere. Maalesef Türkiye’de siyaset yapan herkese siyasetçi demek için bin şahit gerekiyor. Gün geçmiyor ki gerek iktidar ve gerekse muhalefetteki bazı sözde siyasetçiler Bulgar Türkü, Bulgar demeye devam ediyorlar. Bu zavallılar ağızlarından çıkanı duymuyor ve hiç ama hiç düşünmüyorlar. Biz Bulgar olsak Türkiye’de ne işimiz olur bunu hiç düşünemiyorlar. Dilerim Naim filmi bu zavallı cahil sözde siyasetçilerin aklını başına getirir diye umuyorum.
Bu filimden sonra hala bu şekilde hakaretler haksızlıklar devam ederse biliniz ki biz seçmenler seçim dönemlerinde kutsal oyumuzu düşünmeden heba ediyoruz.
Elbette yazacak daha çok önemli konular vardır ve olmaya devam edecektir. Ben özellikle bizim ana temel konularımıza ve sıkıntılarımıza değinmeye çalıştım.

Yazıma son vermeden önce bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Her zaman bir kurtarıcı beklemek doğru değil. Büyük liderimiz Atatürk “Şayet bir gün çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. Kurtarıcı kendiniz olun.” diyor. Bu mesajı biraz üzerimize almalı ve düşünmeliyiz. Anavatanımız Türkiyede biz yabancı yada misafir değiliz. Bizler Anadolunun bağırından çıkmış öncü birlikleriz. Osmanlı ordusunun şanlı akıncılarıyız. Kaybedilmiş topraklarımızın bekçileriyiz.

Örgütlenmemizi gerekirse yeniden gözden geçirmeli, liyakatı ön planda tutmalı, güçlü ekiplerle mücadele etmeliyiz. Derneklerimizi düşmanımız olarak görmemeli bilakis üye olarak destek olmalıyız. Sesimizin daha gür çıkarmalı ve ciddiye alındığımızı görmeli ve göstermeliyiz. Kişisel günlük menfaat ve çıkarları bir kenera bırakmalı ve büyük resmi okuyarak sorumlu davranmalıyız. Nasıl mı yapacağız ? Belki Çok kolay olmayacak, belki sadece çok çalışarak değilde bilim ve akılla çalışarak yapabiliriz. Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.

Cevat ÇIRAK

24.11.2019

İstanbul

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yediler Ormanında Kayak

Yaşar Kemal Usta ile UBUNTU'YU konuştuk.

Naim Süleymanoğlu