Köyüm: Sessizliğin Yankısı
Köyüm: Sessizliğin Yankısı
Bir zamanlar kalabalık olan sokakların, şimdi rüzgârla dolu sesini dinleyin…
Yaklaşık bir yıl kadar sonra köyümü tekrar ziyaret etmek niyeti ile yola düştüm. Şehirlerin griliğinden, kalabalığın yalnızlığından kaçıp çocukluğumun sesine, toprağın kokusuna sığınaçağımı sandım. Yola çıkarken içimdeki heyecan mevsim normallerini aşmıştı. Çocukluğumun köyünü, hatıralarımda sakladığım o cennet köşesini görecektim.
Ama köyüme yaklaştıkça, silüetler belirince heyecanım yerini bir garip hüzne bıraktı. Çünkü manzara, belleğimde sakladığım köy manzarasını yıkıp geçti. O eski şen sokaklar, o kapı önlerinde oturan nineler, o kahkahalar, o düğünler, bayramlar… Hepsi susmuştu.
Selam vermek istedim. Sağıma baktım, soluma baktım… Alacak bir çift göz, bir dost gülüşü bulamadım. Yollar bile sanki bana küs gibiydi; ayak sesimi özlemiş ama ses verememiş. O yolları aşındıran, yıpratan köylülerin ayak izleri silinmiş… Belki onlar da gurbetin yüküyle yorgun düşmüş, dönemez olmuşlardı.
Bir suçlu aradı yüreğim. Köyü mü suçlamalıydım? Kimsesizliğe mahkûm edilip kendi haline bırakıldığı için… Yoksa köylüyü mü? Daha iyi bir hayat umuduyla ardına bakmadan yola çıkanları mı?
Fotoğraf çekemedim diyemem. Ama tek bir yerde durdu elimdeki makine: mezarlık. Topal ayağıyla beş çocuğa bakan, ömrünü torunlarının duasına adayan sevgili anne annemin başucunda… Toprağını suladım, taşını temizledim. Kızımla birlikte bir dua fısıldadık; “Hakkını helal et bize, en yüce makamından…”
Köyüm küçülmüş, bir yorgun insan gibi kamburu çıkmıştı sanki. Ama toprağın yeşili, doğanın dokusu hâlâ inatla dimdikti. Her şeye rağmen yeşil kalmayı başarmıştı. Yalnız bir şey eksikti: insan eli, insan sesi, insan nefesi…
Mezarlık büyüyordu köyümde. Her yeni mezar, her yeni taş, bir zamanlar neşeyle dolu o köyün sessizce büyüyen yalnızlığına işaretti. Köyüm artık dirilerle değil, yan yana omuz omuza yatan ölüleriyle kalabalıktı.
Bugün size köyümden bir kare fotoğraf getiremedim dostlarım. Ama inanın, kalbimde bin bir fotoğraf var. Her taşta, her patikada, her dalda bir hatıra…
Köyüm yorgun. Köyüm umutsuz görünse de… Bilin ki toprak, suyla buluşursa filiz verir. Köyler unutulunca değil, ilgisiz bırakılınca ölür.
Ben unutmadım. Siz de unutmayın. Bir selam, bir dua, bir damla su… Köyümüze, köklerimize, hatıralarımıza borcumuz budur.
Cevat Çırak
#Köyüm #Gurbet #ToprakKokusu #UnutulanKöyler #MemleketSevgisi
#Hatıralar #SessizKöyler #Vefa #KöyHayatı #AnılarlaYaşamak
Yorumlar
Yorum Gönder