"Kaçırıldım" Diyen Kaptan: Ahmed Doğan’ın Gölgesinden Doğan Yeni Parti
"Kaçırıldım" Diyen Kaptan: Ahmed Doğan’ın Gölgesinden Doğan Yeni Parti
Cevat ÇIRAK yazdı
Bulgaristan Türklerinin siyasal tarihinde bir döneme damga vurmuş bir figür yeniden sahnede. Ama bu kez sahne ışıkları altında değil, gölgelerin içinden çıkıyor. Ahmed Doğan, 1990'ların başında demokratikleşme rüzgarının sembolüydü. Bugün ise, kendi kurduğu partinin ‘kaçırıldığını’ ilan ediyor ve 3 ay içinde ‘yeni bir siyasi oluşum’ vaat ediyor.
Siyasette bazı çıkışlar olur ki, onlar bir geri dönüş değil, bir unutulma korkusunun çığlığıdır.
“Kaçırıldım” mı, yoksa “Teslim ettim” mi?
Doğan’ın açıklaması tarihsel göndermelerle dolu. Rönesans süreci, totaliter geçmiş, etnik barış, Avrupa-Atlantik entegrasyonu… Hepsi doğru, hepsi kıymetli. Ama asıl mesele şu: Bu hikâyenin son 10 yılındaki Peevski gerçeğini kim inşa etti?
Delyan Peevski bugün DPS’yi otoriter yöntemlerle yöneten kişi olabilir. Ama onun DPS’ye girişi bir gece ansızın olmadı. Onu meşrulaştıran, hatta bir dönem koruyan siyasi iklimin mimarı yine Ahmed Doğan’dı.
Şimdi ise eski kaptan, geminin kaçırıldığını söylüyor. “DPS kaçırıldı” gibi ironik bir metaforla… Ama kaptan geminin rotasını kim belirledi, dümeni kim devretti, sorularını geçiştirerek.
Yeni Parti: Kurtuluş mu, yeniden yazılan tarih mi?
Doğan, üç ay içinde yeni bir siyasi oluşum ilan edeceğini söylüyor. Üstelik isimleri de belirlemiş: Küçük, Ali, Azis gibi tanıdık figürler.
Bu bir yeniden doğuş mu? Yoksa eski efsaneyi “yenilenmiş kaplama” ile piyasaya sürme girişimi mi?
Gerçek şu ki:
Yeni parti fikri, geçmişin suç ortaklıklarının üzerini örtmek için serilen politik bir halı gibi duruyor.
Kimse inkâr edemez; DPS, Bulgaristan'da etnik barışı tesis etti, Türk ve Müslüman azınlığın sesi oldu. Ama bugün geldiği noktada, bu yapının otoriterleşmesinde liderlik düzeyinde payı olan herkesin vicdani bir muhasebe yapması gerekiyor.
Avrupa’ya Mesaj: İçeriye değil, dışarıya mı oynanıyor?
Açıklamanın uluslararası tonları dikkat çekici: Avrupa Parlamentosu, elçilikler, insan hakları çağrıları… Bu satırlar içerideki seçmenden çok, Brüksel’de, Berlin’de, Washington’da okunmak için yazılmış gibi.
Doğan, dış destekle içeride yeniden meşruiyet kazanmak istiyor. Ama soru şu:
DPS’ye güvenip yıllarca oy veren Türk seçmeni buna ne diyor?
Onlar, “bizimle birlikte yaşlanan” partiyi, şimdi dışa dönük yeni bir hamleyle yeniden markalaştırma çabasını, gerçek bir yüzleşme değil, siyasi makyaj olarak görebilir.
Son Perde: Kurtarıcı mı, gözlemci mi?
Doğan bu konuşmasında bir lider gibi değil, bir gözlemci gibi konuşuyor. Sanki olan biten onun dışında gelişmiş gibi... Ama bu, siyasetin günah çıkarmadan sorumluluktan kaçma klasiğidir.
Yeni bir parti kurarak, hem geçmişin suçunu yıkayıp hem geleceğin liderliğine soyunmak, politik bir paradoks yaratır.
Ahmed Doğan ya bu yapının hem mimarı hem yıkıcısı olduğunu kabul edecek, ya da “kaçırıldım” söylemiyle hem halkı hem tarihi kandırmaya çalışacaktır.
"Bereketli Yol Rüzgarı" mı, siyasi unutuş duası mı?
“Bereketli bir seyahat rüzgarı”... Bu cümle öylesine ironik ki. Siyasette bazen böyle sözler, veda değil hesap kapama cümlesi olur.
Bu cümle, “Bundan sonrası senin problemin, ben ellerimi yıkadım” demektir.
Ama siyaset tarihinden biliyoruz: Ellerini suyla değil, vicdanla yıkamayanlar, geçmişin çöp kovasından çıkamaz.
Yeni sunağa kim inanır?
Ahmed Doğan bugün yeni bir siyasi tapınak inşa etmeye hazırlanıyor. Ama sorulması gereken soru şudur:
Eski mabette dua edenlerin hâlâ sıkıntılar yaşadığı bir dönemde, yeni sunağa kim inanır?
DPS'nin gerçek kurucuları ve seçmenleri, “kaçırıldım” diyen kaptanın yeni rotasını izler mi, yoksa artık bu gemide dümenin halkta olduğunu mu hatırlar?
Zaman gösterecek. Ama şimdilik şunu söylemek mümkün:
Geçmişi temize çekmeden, yeni bir gelecek inşa edilemez.
#BulgaristanTürkleri #AhmedDoğan #DPS #SiyasiStrateji #YeniPartiHamlesi #DemokrasiMücadelesi #CevatÇIRAKYazdı
Yorumlar
Yorum Gönder