Dolar Yüzünden Yazamamak


                                       Dolar Yüzünden Yazamamak

Son bir hafta içerisinde kendime yazacak bir konu buluyorum, oturup yazmak istiyorum, ama bir türlü başlayamıyorum.  Bugün dedim ki olan oldu, bundan sonra  ne olursa olsun yılmayacağım yazacağım, ame nerdee, yine yazamadım.

Konu belli, kafamda senaryo taslağı hazır, lakin bilgisayarı açıyorum  bir kelime yazıyorum devamı gelemiyor, akmıyor, sorun nerde peki, sorun kulağım gözüm dövizde, dolardan gelecek haberlerde. Yok diyorum dinleme, müzik kanalı aç müzik dinle, birkaç dakika sonra, gözüm akan yazı arıyor, müzik kanalında döviz kurları altan akmıyor. Kumanda sol yanımda, hemen istem dışı elim kumandaya gidiyor.

Özellikle doların neredeyse her gün rekorlar tazelemesi, hatta son birkaç gündür sabah ve akşam yeni tazelenmiş rekorlar sağlımızı ve psikolojimizi derinden etkiyor.

Önce diyorum ki aman sana ne döviz cinsinden borcun yok, alacağın da yok, ne dir bu telaş bu endişe, neden keyfine bakmıyorsun, ama olmuyor işte, yapamıyorsun, elinde değil.

Düşündükçe, ülkemin birikimleri saniye saniye yok oluyor, yıllarca emek vererek binbir sorlukla biriktirdiklerimizi kaybediyoruz. Milli değerlerimiz paramız, diğer ülke para birimleri karşısında düzenli bir ivmeyle eriyor, değersizleşiyor, dolayısı ile güzel ülkemin kaynakları yok paraya düşüyor. Emperyalist ülkelerin ağızı sulanıyor, kamu ve özel sektör varlıklarımız kapitalist egemen güçlerin elinede oyuncak oluyor. Düşündükçe başınıza ağrılar giriyor, moraliniz bozuluyor, ama sonunda sakinleşip düşünmeye zamanınız kalıyor.  Özeleştiri yaptığınızda  görüyorsunuz herkes kendi ateşinde yanıyor. Hani dış güçler dış güçler muhabbeti varya, külliyen yalan. Çok zor şartlarda kazandıklarınızı, kaynaklarınızı doğru kullanmadığınızı yönetmediğimizi görebiliyorsunuz. Özellikle yap işlet devret modeli ile yapılan işler belimizi bükmüş, Yanlış hesapların sonucunda maliyetlerimiz 4-5 kat şişmiş durumda. Kazandığımız paraları betona yatırmışız. Hadi biraz daha sorgulama yapalım, biz nerelerde yanlış yaptık,  neden şiştik, rakiplerin eline kolay lokma olarak düştük?  Cevabı bulmak zor değil aslında, ''bir insanı layık olmadığı yere getirmek zülümdür.'' Evet bu sözler bana ait değil, Hazreti Aliye ait, ne kadar derin bir felsefesi var bu sözlerin öyle değil  mi?  Siz hayvanat bahçesinin müdürünü TÜBİTAK gibi bir kurumun başına koyarsanız, beden öğretmenini hastaneye başhekim yaparsanız, ekonomi bilmeyen bir insanı, paranın başına  atarsanız, sonuçlarına  katlanmak zorunda kalıyorsunuz. Liyakat olmayınca önce  adalet taraf oluyor, ve tüm organizma devamında rezaletler yaşayabiliyor. Sonra ne mi oluyor, onların doları varsa bizim Allahımız var, bizim insanımız var  masalına önce kendiniz sonra halkımız inanmış gibi yapıyor, ama, mış gibi yapılınca  olmuyor işte, olmayacakta. Olcağına inananlar hala vardır, olabilir, onlara iki çift sözüm olacak; Lütfen  otobüs durağında tren beklemeyin, o büyük umutlarla beklediğiniz tren otobüs durağına gelmezde, geçmezde.

Hadi bugünlük bu kadar yeter, kalın sağlıcakla.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yediler Ormanında Kayak

Yaşar Kemal Usta ile UBUNTU'YU konuştuk.

Naim Süleymanoğlu