Güven

       GÜVEN

(Recep Muallimin Anısına )


Bilirsiniz işte Mart'ın sonu bahardır derler.
Bu söz öylesine söylenmiş bir söz değildir.
Kış boyunca dinlenmiş sulanmış toprak
Suya ilk cemre düşünce harakete geçmekle kalmaz
Köklerini içinde barındırdığı tüm bitki ve ağaçları da harekete geçirir
Eğer çiftçiyseniz köylüyseniz bunu bilirsiniz,
Ağaçlarınızı bakıma alır eski ve fazla dalları budarsınız.
Mart ayının bitimi ile birlikte ağaçlarınız tomurcuklanmaya başlar .
İşte bu yüzden Mart'ın sonu bahardır, aşktır, heyecandır, keyiftir
Yemyeşil olur her taraf, hangi yeşile doya doya bakacağınızı şaşırırsınız.
İçinizdeki enerjiyi boşaltmak istersiniz.
İşte bugün yine öyle bir gün
Köylü çocukları yine kendi mahallelerinde toplanmış cambazlık peşinde
Bizde bizim mahalledeki peykadayız ( şehir mobilyası)
Oturmuş ne yapalımı düşünmüyoruz
Maça hazırlanıyoruz, yukarı mahalle ile maçımız var
Takımlar altışar kişilik olacak, biz 8 kişiyiz
Maça nasıl çıkacağız.
Ne giyeceğiz ortak bir forma bulma arayışındayız.
Beyaz potnik (kolsuz atlet),
yanlarında beyaz çizgili kara gaştalarla (bokser) çıkalım diyoruz.
Ama yapamıyoruz,
çünkü hepimizde aynı takımlardan olmadığını anlıyoruz.
Sonra neler yaparız diye düşünüyoruz ama nafile bulamıyoruz
Bir arkadaşım sen bir şey demedin bugün, vardır bir bildiğin diyor
Olmaz mı bende her zaman bir çare çözüm vardır,
Çok zeki olduğumdan değil ama okuduğum kitaplarda öyle yazıyor
Ordan biliyorum yani...
Evet diyorum siz burdan ayrılmayın ben yarım saate geleceğim diyorum
Koşa koşa mahalleden ayrılıyorum
Yarım saat sonra ellerim dolu mahalleye dönüyorum
Pırıl pırıl mavi formalar var elimde, şortlar beyaz
Formalar muhteşem, harika bir duygu bu,
Herkes şaşırıyor, ama biraz da korku var
Ya yakalanırsak !
Ya gören olursa biz ne yaparız!
Kormayın diyorum bütün sorumluluk benim
Sonuçta diyorum ben bizim okulun spor sorumlusuyum
Maç bitince yerine götürüp bırakacağım zaten kimse bilmeyecek ki.
Arkadaşlarımı rahatlatmak için öyle diyorum ama,
içimdeki ses benimle pek yanı fikirde değil.
Neyse ok yayadan çıktı bir kere, ne olacaksa olacak, geçmiş olsun
Formaları giydik ama hepimiz on- onüç yaşlarında çocuklarız
formalar bize en az üç numara büyük.
Bazı arkadaşlarımızın boyları kısa fistan giymiş gibi duruyorlar,
herkes birbirine gülüyor alay ediyor ama , olsun, bir yol bulacağız elbet
Bir şorta iki çocuk sığacak kadar büyük bu şortlara
pantalon kayışları ile çözüm buluyoruz, formaların eteklerini de şortun
içindeki külodümüzün içine bırakınca takım hazır oluyor.
Hadi bakalım maçın oynanacağı sahaya,
İniyoruz buzluca çemesinin oradaki polanaya (meraya)
Bizim sahamız buradır her zaman,
Rakip mahalle de gelmiş, ısınmaya başlamılar bile
Bizi görünce donup kalıyorlar tabiği
Formaları tanıyorlar, a sifon bunlar ne yapmış böyle diyorlar.
Direktör duyarsa hele görürse ne yapar bunları bilmem diyorlar
Bir çocuk diyor ki direktöre gerek yok Recep muallim görsün yetecek
Biz sanki olacakları bilmiyoruz gibi kuyrukları dik tutuyoruz, havalıyız.
Maç başlıyor, ama her iki tarafta şaşkınlık devam ediyor.
rakip takım bizi nasıl gambazlayacaklarını düşünüyor,
biz de sürekli üsütmüzde durmayan şortları kaldırmaktan perişan olduk
Düşe kalka maçı tamamlıyoruz,
3-1 maç bizim, yine zafer Gagarin Mahallesinin
Ey, biz deliyiz deli.
Biz aşağı mahalle uşaklarıyız, maytap değil akına öyleyiz.
bütün köy değil sadece komşu köylere kadar duyulan,
şanımız şöhretimiz var bizim,
Herkes dağlıyor, ama benim işim daha bitmedi
Aldığım formaları kimse görmeden yerine bırakmam lazım
Hepsini bir poşete koyuyorum ve doğru büyük okulun yolunu tutuyorum
Okulumuzun spor malzemeleri ve diğer her şey o depoda.
Depo nerde derseniz okulun altında kino (sinema ) varya işte orda
Kino'nun içinde sahne arkasınsa 3 tane boş oda vardı,
o odalardan bir tanesi spor deposu olarak tahsis edilmiş
Sorumlusu Recep Muallim, onun yardımcısı ben
Anahtarlar onda yedekleri bende duruyor, sorumluluk büyük yani
Usulca kino'nun arkasındaki kapıdan içeriye giriyorum,
İkinci oda spor odası,
yürürken cebimden anahtarları çıkartacağım telaşlıyım.
Tam anahtarı buldum kapıyı açacağım donup kalıyorum.
Sinema perdesi aralanıyor önce bir el görüyorum sonra kocaman bir gölge
Recep muallim karşımda, bir elimde formaların bulunduğu torba
diğer elimde anahtarlar ve karşımda Recep Muallim
Sözde cevabım vardı, her şeyin hesabını verebilecek gibi atıp tutan ben,
bilim kurgu filmelerindeki karakterler gibi donup kalıyorum.
Recep muallim her zamanki gibi sakin, ağır başlı duruşu ve ihtişamı ile
karşımda hiç konuşmadan duruyor, beni izliyor.
İşte tam o saniyelerin durduğu, geçmek bilmediği
anda ben hayatımın dersini alıyorum.
Saniyeler diyorum ama belki saliseler içinde;
Güven kelimesinin anlamını öğreniyorum
Hatta öğrenmekle kalmıyor içini kocaman kocaman dolduruyorum
İnsanların güvenine mahsar olmak ne demek öğreniyorum
Haysiyet, onur karakter nasıl olamlı öğreniyorum.
Hem öğreniyor hemde geleceğime yatırım yapıyormuşum,
ama o zamanlar çocukmuşum bilmiyormuşum , şimdi daha iyi anlıyorum.
Türk Dil Kurumu daha güvenin ne olduğunu yazmadan ben yazıyorum.
Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, itimat*
Kafam allak bullak hocam karşımdan ama ben suskun ördek yavrusu,
O atıp tutan ben den eser kalmamış, ödlek zavallı biriyim artık.
Dedim ya saniyeler saliseler içinde benim aklımdan bunlar geçerken
Recep Muallim ne yaptı merak ediyorsunuz değil mi?
Gerçi ne yapsa yeridir hakkıdır, hemde yerden göğe kadar hakkıdır.
Oysa o bana kısa bir süre bakıp izledikten sonra, sakin bir ses tonu ile,
Her insan hata yapabilir , böyle ''bir'' hakkı vardır, ben sana güveniyorum,
Hadi koy o emanetleri aldığın yere kapat kapıyı gidelim, unutalım bu günü,
Bir insan bağırmadan çağırmadan nasıl adam edilir,
nasıl geleceğe hazırlanır öğrendim
Birde çıkarken kolunu omuzuma atmaz mı!
Ben müdürle konuşurum sana bir şey olmaz, canını sıkma demez mi !
Keşke dedim bir ton sopa yeseydim de bu öğretmenime bunu yapmasaydım
Ertesi gün herkes, özellikle beni ispiyon eden rakip takımdaki
arkadaşların mutluluğu kursaklarıda kalmıştı,
Benim arkadaşlarım ise benden çok korkmuşlardı ama hep
yanımdaydılar, be öyle olmaya da devam ediyorlar.
Recep Muallim bizim beden eğitimi öğretmenimizdi
Sağlıklı bir vücut nasıl olurdan önce sağlam bir karakter, ondan da öncesi
sağlıklı bir insanın ahlakının nasıl olması gerektiğini öğretmiş bize,
gelecek vizyonumuzun sağlam temeller üzerine kurulması için çok emek
vermiş. Yolumuza ışık tutmuş, kalbimize ahlaklı insanlık mayası çalmış,
Bizim köyümüzdeki çocuklar, öğrenciler ne kadar şanslıymış diyorum
ne muhteşem öğretmenlerden ders almışız, geleceğe adım atmışız.
Bu değerli hocalarımızın bana öğrettiklerini 38 yıllık iş ve yöneticilik
hayatımda her zaman kullandım. Belki bu yüzden çok sevilen sayılan bir
yönetici oldum.
Recep Muallim yıllarca Bulgaristan Eski Cuma Muratlar Köyünde
Kiril i Metodi mektebinde
yüzlerce öğrenci yetiştirdikten sonra 1978 yılında ailesiyle Türkiye'ye göç
etmiştir. İstanbulda bür süre daha öğretenlik yaptıktan sonra her ölümlü
gibi hakka yürümüştür . Allah mekanını cennet eylesin, nurlar içinde kabir
rahatlığı versin.
Bu vesile ile bize emek veren, yol gösteren değerli ve çok sevgili
öğretmenlerimize minnet duygularımızla şükranlarımı ve saygılarımı bir
borç bilirim.
''Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu yaşayacağınız güzel günler diliyorum.

Cevat ÇIRAK
03.03.2019


*Kaynak : Türk Dil Kurumu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yediler Ormanında Kayak

Yaşar Kemal Usta ile UBUNTU'YU konuştuk.

Naim Süleymanoğlu