Yine Kaçıp Gidesim Var Buralardan


Yine Kaçıp Gidesim  Var Buralardan 


Yine Kaçıp Gidesim Var
Bugün günlerden pazar.
Kış ortasında olmamıza rağmen adeta bir yaz havası var dışarda
Güneş pırıl pırıl göz kırpıyor bahçeye bakan salonun penceresinden
Adeta bizimle kahvaltı sofrasına oturup sohbet edesi var güneşin.
Yaz havalarının değerini kış aylarında anlıyoruz, insanoğluyuz işte,..
Oysa benim aklıma güneşi görünce çocukluğum gelir, toprak kokusu gelir,
hemen çocukluğuma dönesim geliverir.
Yavru kuzuların sesi gelir, beyaz ördeklerin vak vaklaması gelir
Hemen başlarım hayal kurmaya,
Yahu sizde bana hak vereceksiniz, köyde büyümeniz şart değil ki!
Bakın şimdi ne anlatacağım,
Çok değil yaklaşık bir ay sonra ne olacak biliyor musunuz
Halk takvimi ve inanışına göre, kasım günlerinin 100. gününden 5 gün sonra cemrelerin düşmeye başlıyor. Cemrenin birer hafta aralıkla havaya, suya ve toprağa düştüğüne inanılıyor. Üç tane olan cemrenin birincisi havaya (19-20 Şubat), ikincisi suya (26-27 Şubat) ve üçüncüsü de (5-6 Mart) toprağa düşer.
e diyeceksiniz ki her sene düşüyor zaten, ne olacak cemre düşünce
“Ateş”, “kor” anlamına gelen cemrenin her yıl şubat ayı sonunda başlayan takvime göre önce havaya, sonra suya, son olarak da toprağa düştüğü kabul ediliyor. “cemre düşmesi”, bahar bayramı nevruzun yaklaştığına da işaret ediyor.
“cemre düşmesi” hayvancılıkla uğraşanlar için soğuk nedeniyle dışarıya çıkartamadıkları hayvanların otlaklara kavuşma zamanının yaklaştığını, tarımla uğraşanlar için de toprağın işlenme dönemine gelindiğini ifade ediyor.
Yani canlar diyorum ki her çocuk köyde büyümeli
her çocuk hayvanların içinde sevmeyi öğrenmeli,
Her çocuk kuzu sesini duyarak , yüreğinde açtığı tertemiz sıcak
cennet kapılarını köy sobasının yanında kuzu seslerinin coşkusu ile
bir sıfır önde başlamalı hayata,
Ama biliyor musunuz,
şükürler olsun ben o şanslı çoçuklardan sayılırım.
Şimdi bizim köyde olsaydık, nisan ayında başlayıp haziran sonuna kadar devam eden o toprağın kış uykusundan uyanışını çıplak gözle görecek izleyecektik.
Bu zaman diliminde,
Yeşilin onlarca tonları ile süsleniyor, meranın çimenleri bir başka yeşil,
çiçeklerin yaprakları bir başka ton yeşil ile bezeniyor.
ağaçların coşkuyla savrulmaya başlayan yaprakları, tarif edemediğim tonları anlatılmaz yaşanır ediyor hayatı.
Birde dostlar Mayıs sonunda ıhlamur ağaçları varya işte onlar çok suçlu
Çiçek açmaya başlıyorlar , etrafta yayılan o ıhlamurun, tiryaki eden kokusu
varya, ben o güzel kokular arasında olmayı bu beton duvarları arasında
olmayı yüzbin kere tercih ederim.
Bu kadar abartarak anlattın demeyin,
Hadi bizim köy gidelim, ama öyle köyün içine değil,
Boğazkesen yolunu takip edelim.
Su deposunun hemen arkasında Koca Koru var, oraya geçelim,
İnelim arabadan. aylardan mayıs olsun mesela,
girelim korunun içine,
hiç konuşmadan,
hiç ses yapmadan, gürültü etmeden yürüyelim.
Yuvalarından kanat açıp güneşe çıkan kuşların sesleri ile
böceklerin birbirinden neşeli melodileri ile kulaklarınız bayram etsin.
Kendinizi büyük bir çok sesli orkestradan size özel
konser dinliyormuşçasına kulak verin doğanın sunduğu zenginliklere.
Biraz kafanızı dinledikten ve epey yol aldıktan sonra bakın bakalım
kendinizi nasıl hissedeceksiniz.
Sonra baktınız hala doyamadınız bu doğanın iyileştirici gücüne
yönünüzü köyümüzün batısına dönün ve Yediler ormanına doğru küçük
adımlarla yol almaya başlayın. Ağaç köklerine de bakın,
yosunlu taraflar hep kuzeyi gösterir,
güney kısımlarında da eğer şansınız varsa,
bir gün önce yağmur yağdıysa mantar bulursunuz,
toplayın doğa size zengin mutfağını sunmaya devam edecektir.
Yediler ormanına geçerken koyun sayalarının arkasından geçeceksiniz,
annelerini bekleyen, çobanı gözleyen, dönmelerini bekleyen kuzuların
seslerini duyacaksınız.
Onlara sıcak bir gülücükle selam vermeyi unutmayın.
Anne yolu beklemek kolay iş değil.
Yediler ormanına gelince defne ağaçlarını göreceksiniz,
onların yapraklarını toplayın, yaralarınıza şifa bulacaksınız.
Çok yürüdük, ayaklarımızı biraz dinlendirelim derseniz,
geri dönün köye doğru az biraz yol alın.
Sayaların hemen altında karşınızdaki pınarı (su kuyusunu ) gördükten sonra
zaten meradasınızdır, yavaşlayın.
Gövdenizi sırt üstü çimenlere yaslayın,
gözlerinizi kapatın güneş sizi biraz ısıtsın.
Hayat enerjinizi yenilemiş olacaksınız.
ayrıca vücudunuzdaki yağlar D vitaminine dönüşsün.
Böylece kışa da hazırlık yapmış olacaksınız, kışın üşümeyeceksiniz.
Yaklaşık yarım saat dinlendikten ve yeniden yol almaya
hazır olduktan sonra kalkın macera bitmedi heyecan bizi bekler.
Yönünüzü batıya dönün
on dakika yürüdükten sonra yazoviri (gölü) göreceksiniz,
inin oraya kendinize uygun bir yer seçin.
Balıkların su içindeki danslarını hemen hissedeceksiniz.
zaten çevrenizde balık avına gelen avcılar size selam verecektir.
Onlardan isterseniz balık alın,
yada yardım isteyin balıklarınızı kendiniz avlayın.
Ateş yakın şöyle yapın demiyeceğim, o kadarını şehirde de öğretiyorlar.
Hava kararıncaya kadar doğanın size huzur yüklemesine izin verin,
hoplayın zıplayın eğlenin,
korkmayın doğa cömerttir, hak ettiğinizden fazlasını verecektir.
Keyifli günü biraz yorgunlukla bitirseniz de bu aksiyonlu gün
size ilaç gibi gelecektir.
Akşam evinize döndükten düş alıp yattıktan sonra
ertesi gün
işe büyük bir enerji deposuyla gideceksiniz.
Sizdeki değişimi fark edip neler oluyor diye sorduklarında,
arkadaşlarınıza hayalimdi gerçek oldu dersiniz.
Haftaya bizde gelmek istiyoruz derlerse davet edin,
köyde gezilecek daha çok yer var,
merak etmeyin köylü size sahip çıkacak yol gösterecektir.
Haa bir şey daha var,
Hatırlatmak isterim bu sefer sırt çantanıza bir yetmişlik olmasa bile bir otuz beşlik milli ayrandan koyun, temiz havada iyi gelir, çarpmaz beya. 🙂
Cevat ÇIRAK
10.02.2019

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yediler Ormanında Kayak

Yaşar Kemal Usta ile UBUNTU'YU konuştuk.

Naim Süleymanoğlu