Ligor Ağanın Lahanaları



                                                  LİGOR  AGANIN  LAHANALARI



Bazen düşünüyorum da, ne kadar şanslıyız diyorum.
Bizim şirin yemyeşil köyümüz cıvıl cıvıl cennet gibiydi diyorum.
Neden öyle diyorum. Merak ettiniz değil mi? Durun anlatacağım.
Cevabı öyle çok uzun ve karmaşık değil!
Bizim şirin köyümüz bereketliydi, neden, çünkü suyu bol. Su demek bereket demek.
Su demek zenginlik demek, Su demek sağlık esenlik demek.
Şimdi size biraz detay verebilirim.
Mesela bizim köye benim çocukluğumda gelmek istediniz, merak ettiniz ve yola çıktınız.
Bu arada kırk sene önceki köyümden bahsediyorum.
Diyelim ki önce doğu tarafından giriş yapmak istediniz.
Sizi önce yukarıki yazovir (suni göl)  karşılar.
Yok ben doğudan değilde batıdan giriş yapmak istiyorum derseniz, aşağıdaki göl siszi karşılar.
Böyle bir köy, her yeri bereket fışkıran masal  köy.Bulgaristan Eski Cumanın Muratlar köyü.
Durun daha bitirmedim ki sadece göller mi, hayır hayır, birde ortasından geçen nehir var.
Biz ona yıllardır beli lom diyoruz Türkçe anlamı ''beyaz kırık'' demek.
İşte bu beli lom deresi, serin ve berrak suları ile  köyümüzü tam ortadan ikiye böler.
Sadece bölmekle kalmaz geçtiği her yeri sular bereketini saçar toprağa can verir, zenginlik verir.
Yer gök  coşar, dere kenarındaki soğut ağaçları yeşerir, çimenler canlanır, balıklar yumurtlar.
Köylümüz bu güzellik karşısında büyülenir, eşine  dostuna anlata anlata bitiremez cennetini.
Beli lom deresi bizim mahallenin aşağısından da geçer, ve köyümüzün  altındaki  göle dökülür.
Bizim mahallede bu derenin hemen yanında bir bostan (sebze bahçesi) vardır.
Çocukluğumuzda o bostan bizim aşağı mahallede yaşayan Ligor aganın bahçesiydi
Ligor aga bizim köydeki birkaç Bulgar aileden birisiydi, bizim mahalleliydi yani,
O zamanlar güzel zamanlardı, Bulgar Türk Çingene kardeş kardeş yaşardık, ayrımız gayrımız yoktu.
Beraber çalışır hep birlikte paylaşırdık. En iyi günümüzde de en kötü günümüzde de birdik yani
İşte o Ligor aganın bostanı o sene çok bereketliydi, her türlü sebze yetişirdi,su hayat veriyordu adeta.
Bahçenin en gözde ürünü  boy boy, sıra sıra dizilmiş lahanalar göze çarpar dikkat çekerdi.
Gelip geçerken insan o kocaman lahanalara bakmadan edemezdi.
Nasıldı o söz güzele bakmak sevaptır derler ya, o lahanalara öyle bakardık yani.
E köy çocuğusun mübarek, sofrada mutlaka turşu olacak, en iyi turşu da lahana turşusudur bilen bilir.

İşler kızışıyor merak artıyorsa doğru yoldayız demektir, acele etmeyin keyfinizi çıkartınız hikaye şimdi başlıyor. Okuyucu sana diyorum acele etme sakin ol, hatta bir fincan çay söyle,  devamı aklımda kaçmıyor. As sonra kağıda dökülecek sakin :) .


Gagarin Mahallesi çocukları rahat durur mu durmaz, ne yapalım canımız sıkılıyor derken...
Hadi dedik hava şartları uygun iş güçte yok.
Yurtluk korusuna gidelim ağaçların tepesine koliba yapalım, sonra keyfini sürelim.
Bizim için iki saatlik iş, odun getir, dalı kes, yaprak getir derken koliba çıktı meydana.
Kalabalık ta değildik ama bir saatte işi bitirdik, uşak aklı işte...
Üstüne de birer filtresiz en ucuz  Dunav marka sigara patlattık mı ooh kebap, suyundan da koy.
Yorgunluk bir yandan sigaradan sonra da açlık bastırdı mı yandın demektir.
Ne koliba karnını doyurur ne sigara açlığını bastırır.
Hemen toplanın bakalım, toplandı derken karar çıktı,
Ne yapıyoruz bilin bakalım?
Ligor aganın bostanına gidiyoruz hepimize yetecek kadar göz hakkı lahana kesiyoruz ve dönüyoruz.
Sonra bir güzel tuz ekip aç karnımız doyuruyoruz. Plan basit uygulamak bize ne ki çocuk oyuncağı.
Çok kalabalık değiliz ama gene beş-altı kişiyiz, azda sayılmayız yani.
Ekibin isimleri bende saklı ısrar etmeyin söylemem, sır olarak bende kalacak, yok öyle kolaycılık.
Hepimiz birer tane kesince 6 lahana eder, ama yetmez bazıları iki bazıları üç kesmiş birader, bu ne ya
Etti mi sana bir çuval lahana, şimdi çuvalda var deme diyorsunuz ama vardı işte, şaka değil vallahi.
Herkes birbirine bakıyor, ne olacak şimdi bu lahanalar diye. Pişman olduk çoktan da kılıf arıyoruz.
Birini kestik dilimledik tuzda ekince  mideler doydu, ama pişmanlık hepimizde diz boyu.
Çuval bize biz çuvala bakıyoruz. Eve götürseniz çalıntı oldukları belli dayak bizi bekliyor
Nereden çaldınız diye soracaklar mı sizce, zinhar sormayacaklar, her şey kabak gibi ortada zaten.



Bizi bu durumda kim anlar?
Kim bize yol gösterir?
hiç düşünmeden Mustafa Kocabam , hadi o zaman yardım dilemeye, marş marş.
Dedem daha çuvalı görmeden  bizim şapşal yüzümüzden durumu anladı iyi mi!
Yüzü bir gerildi, canı sıkıldı, ama bir yandan da bize de kıyamıyor, bir yol bulma telaşında.
Tamam dedi bırakın lahana çuvalını bana, siz gidin ama bu yaptığınızı bir daha tekrar etmeyin.
Mustafa Kocabam (dedem) zaten lahanaların sahibi  Ligor agayla komşuydu hemde iyi ahpaptı
Ben durumu ona izah ederim dedi, ve sinirli bir şekilde sorunu çözmek için yola koyuldu.
O kış kocabam bir fıçı lahana turşusu yapmıştı, ne zaman sofrada turşuya el atsa gülümserdi.
Biz arkadaşlar bu konuyu bir daha hiç konuşmadık, ama emin olun hayatımızın dersini almıştık.
İhtiyacımız kadarını zaten isteseymişik Ligor aga bize verecekmiş. Nereden mi biliyorum?
Kocabam anne anneme anlatırken duydum. Zaten lahanaları keserken görmüş sahibi. Yıllar sonra yazarken  bile hala utanıyorum.
İster istemez kızmış, haklı adam, onca emek onca alın teri, öyle değil mi ama
Devamını dedemden dinledim ben.
İnsan aç gözlü olmamalı, ihtiyacı kadarına razı olmalı, ama onu da gönül rızasıyla istemeli.
Hiç bir iş gönülsüz zorlama ile bereketli olmaz, Ligor gene iyi adam bir şey demedi gülüp geçti, Toplanan lahanaları da Mustafa sen iyi turşu yapıyorsun sen yap bana'da da verirsin demiş anlaşmışlar. Dedem çıkartmış para vermiş ama Ligor aga almamış lafı bile olmaz demiş. Sen benim bahçeme tarlama yardım ediyorsun, bugüne kadar bir şey istedin mi demiş para teklifini geri çevirmiş. Dinledikçe ben yerin dibi var mı , dalıp oraya girsem mi diye kaçacak delik ararken, dedem anne anneme detayları anlatmaya devam ediyordu.
Yıllar önce bir çete reisi olarak hiç unutamayacağım derslerden birini almışım da o çocuk aklımla anlamamışım, şimdi jetonlar bir bir düşüyor iyi mi!
Şimdi yani kırk sene sonra size bu hikayeyi anlatırken bile ne kadar erdemli insanlar arasında yetişmişiz  de haberimiz yeni oluyor diyorum. Hey beni ben eden güzel köyümün insanları, sizi unutmak mı? Her geçen gün zihnimde anılarımda olacaksınız, bunca koca yıllar geçmesine rağmen hala sizin öğrettiklerinizle ayaktayım, ve hala sizi anmaya devam ediyorum. İyi varsınız ve daima olacaksınız.




Cevat ÇIRAK

09.01.2019






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yediler Ormanında Kayak

Yaşar Kemal Usta ile UBUNTU'YU konuştuk.

Naim Süleymanoğlu