Bizim Köyün Halleri

Bizim Köyün Halleri 


Sırt üstü yaslanır çimenlere
güneş izin verdiği ölçüde,
masmavi bulutların arasındaki
nazlı bir serçe gibi süzülen
geniş kanatlı uçağı izlerdim.


Çocuktum o zamanlar,
köylü bir çocuk,
buzluca çeşmesinin
hemen yanındaki polanada (merada).
Pilot olmak gibi kocaman hayallerim vardı benim.
Ligor aganın lahana bahçesinde,
çalışan kadınların benim hayallerimden haberleri yoktu tabiği
Brigadir (kooperatif yöneticisi)
TKZS’NİN (Çiftçi kooperatifinin adı) balkançesi (motosikleti) ile
gelir çalışan kadınların normalarını (hedeflenen işlerini )
kontrol eder, iyi de olsa kötü de olsa,
laf sokup kendi kendine konuşa konuşa,
çeker arkasına bakmadan giderdi.
Muratlar (Buynovo) köyü Eski Cumaya bağlı (Targovishte),
en büyük köylerinden biriydi.
Sadece büyük olduğu için değil elbet sevilmesi,
toprakları çok verimli bereketliydi.
Yediler ormanın yanındaki tarlada pancar,
Duvanlar’da tütün, Yurtlukta buğday, Kargalıkta ise
köstendil eriği (Mürdüm eriği ) kaysı , kiraz bahçeleri,
öyle bereketliydi ki, köylüden başka,
bütün rayonu (bölgeyi) belki de Bulgaristanı beslerdi.
Harman arkasında, Demir Ormanda orak ayı gelince,
vızır vızır kombaynalar (biçerdöver) iri taneli,
altın sarısı, dolgun yanaklı buğdayları sıra sıra gelip giden
traktörlerin remarkelerine (römorklarını) doldurmaya yetişemezlerdi.
Orak ayı sıcak geçerdi, çok toz kalkar, buğday kabukları saman kırıkları, havada uçuşurlar konacak yer ararlardı.
Sonra gidip harman yerinde çalışan emekçi insanların terli yüzlerine yapışırlardı.
Bugün o günleri düşündüğümde bu mangal yürekli onurlu haysiyetli insanlar
hiç rahatsız olmazlar hep şakalaşır gülüşürlerdi.
işte ben bu iyi yürekli , güler yüzlü mangal yürekli insanların
yaşadığı bu köyde kurardım hayallerimi, gerçekten çok ama çok güzeldi.
Güzel bu mutluluğu tanımlamak için yetmezdi, sanki bu hayat bize özel olarak bahşedilmişti. Nedense bana öyle geliyordu, çünkü seviliyor sayılıyor, bütün köy çocukları gibi şımartılıyorduk. Biraz da iş çok veriliyor diye mızırdanıyorduk.
Yediler Ormanın önündeki koyun sayalarındaki koyunlar,
pınardan çekilen suyu içerlerdi.
Bizim TKZS ‘DE (kooperatifin) sadece çiftçilik yapılmazdı,
Sayalardaki koyunlardan başka köyün girişinde,
Bulgar ve Türk mezarlığına komşu kocaman kocaman,
inek fermaları (binaları) vardı. İçlerinde sadece inekler,
buzalar düveler yoktu, bazı binalarda atlar beslenirdi.
Uzun boylu, kırmızı renkli, kiremit renkli, insan dostu
yarış atları koşular için hazırlanırdı.
Beli Lom (beyaz lom) deresi bizim köyü ortadan ikiye bölerdi,
şırıl şırıl, gürül gürül suları köyün içindeki cıvıl cıvıl havaya,
adeta orkestra gibi ahenkli, şen şakrak, müzik sesi edası ile eşlik ederdi.
İşte bu köyde ben hayaller kurardım, her gün başka başka hayaller.
Mesela bazen pilot, bazen doktor bazende muzikant (müzisyen) olmak isterdim.
Sabah güneşi ile başlayan her günüme akşama kadar onlarca kadar çok macera sığdırırdım,
Okulumuz, yemekhanemiz, spor salonumuz, sinemamız, kütüphanemizde de var,
hatta sağlık ocağımız, postanemiz, horamak (meyhane), dükkanımız, ve en cok para harcadığım yer Slatkarnitsa (tatlıcı, pastane) bir cümle ile anlatılmaz ki ama.
Onları size sonra yazacağım, hatıralarım canlandıkça ben çocukluğuma dönüyor kendimden geçiyorum.
Birde bizim köyün muallimlerinden bahsedeceğim size,
iyi yürekli açık ufuklu, talebelerinin her gününü, geleceğini iyiliğini düşünen, hem korktuğumuz, hemde, çok sevdiğimiz öğretmenlerimden bahsedeceğim.
Bu güzel şirin, muhteşem köyümde, Türkiyeye göç ettiğimiz 1978 yılına kadar , o zamanki kısacık ömrüme, ne kadar çok servet biriktirmişim, ne şanslı bir uşakmışım diyorum, yine anılar canlanıyor dalıyorum engin hayallerime, hey gidi güzel günler hey.


Cevat ÇIRAK
10.02.2018
Diğer Hikayelerim için;

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yediler Ormanında Kayak

Yaşar Kemal Usta ile UBUNTU'YU konuştuk.

Naim Süleymanoğlu