Kayıtlar

HUZURUN ŞEHRİ VARNA

Resim
                                     HUZURUN ŞEHRİ VARNA Son ziyaretinde iki yıl kaldığı Varna şehrini çok sever büyük söz ustası büyük Türk ve Dünya şairi Nazım Hikmet. Yanındaki Türk kökenli gazeteciye şöyle bir itirafta bulunur; “Varna’da kendimi memleketime daha yakın hissediyorum. Kokusu, denizi, toprağı… Bana iyi geliyor.” der. * Münevveri'ni özler, sadece karısını özlemekle kalır mı hiç, biricik oğlu Mehmedini o kadar çok derin özlemiştir ki kavuşsa bağrına basacak yarasına merhem edecektir biricik oğlunu. Bu derin çaresiz sızı her geçen gün daha ağır gelmeye başladığında teselliyi, içindeki hasreti, acıyı, kağıda döker ve şu meşhur şiiri ile seslenir canından çok sevdiği Mehmedine; “Karşı yaka memleket, sesleniyorum Varna’dan, işitiyor musun? (…) Oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun? Memet! Memet!” Biricik oğlu Mehmedi ve çok sevdiği kadını Münevver aslında çok yakınındadır, aralarında sadece dikenli bir tel vardır, dokunamaz o tellere ama dikenli

Memleketimin Yakınından Geçerken

Resim
                                Memleketimin Yakınından Geçerken Bu sabah yine erkenciyiz, erken kalkan yol alır diyorlar bizde öyle yaptık ve yola koyulduk.  Erken kalkmamıza rağmen Ağustos sıcağının tesirini  üzerimdeki tişort'de  biriken terden iliklerime kadar hissedebiliyorum. Romanya'nın başkenti Bukreş  şehrinden Bulgaristan  Rusçuk kentine dönüyoruz. Otobüsün penceresinden  yeşillikleri görünce sıcak ve bunaltıcı havayı çalışan klimanın da yardımıyla unutarak, hayallere dalıyorum. Romanyanın  özellikle Transilvanya bölgesi aklıma derin bir iz bıraktı. Karpat dağlarını Galatasaraylı Hagi sayesinde çok duymuştum ama kendi gözlerimle görünce büyüleniyor insan. Aklıma Türkiyenin Doğu Karadeniz bölgesi geliyor, güzelim cennet doğu karadeniz yanlız değilmişsin diyorum. İki bölgenin ortak yanları çok, ama akılda kalması için yeşilin her tonunu görüyor, adeta doğanın kollarında yeşillikler cennetinde sörf yapıyor gibi hissediyorsunuz. Krallar şehri  olarak nam salmış Braşov

Dolar Yüzünden Yazamamak

                                       Dolar Yüzünden Yazamamak Son bir hafta içerisinde kendime yazacak bir konu buluyorum, oturup yazmak istiyorum, ama bir türlü başlayamıyorum.  Bugün dedim ki olan oldu, bundan sonra  ne olursa olsun yılmayacağım yazacağım, ame nerdee, yine yazamadım. Konu belli, kafamda senaryo taslağı hazır, lakin bilgisayarı açıyorum  bir kelime yazıyorum devamı gelemiyor, akmıyor, sorun nerde peki, sorun kulağım gözüm dövizde, dolardan gelecek haberlerde. Yok diyorum dinleme, müzik kanalı aç müzik dinle, birkaç dakika sonra, gözüm akan yazı arıyor, müzik kanalında döviz kurları altan akmıyor. Kumanda sol yanımda, hemen istem dışı elim kumandaya gidiyor. Özellikle doların neredeyse her gün rekorlar tazelemesi, hatta son birkaç gündür sabah ve akşam yeni tazelenmiş rekorlar sağlımızı ve psikolojimizi derinden etkiyor. Önce diyorum ki aman sana ne döviz cinsinden borcun yok, alacağın da yok, ne dir bu telaş bu endişe, neden keyfine bakmıyorsun, ama olmuyor

İznikli Selanikli Trabzonlu Nikos

Resim
İznik'li Selanik'li Trabzonlu Nikos 2016 yılı yazında 2 aile atladik arabaya Selanik'e gidelim Atamızın doğduğu baba evini ziyaret edelim dedik ve yola koyulduk. Selanik güzel sehir geceleri cıvıl cıvıl. Temmuz sıcağında oturduk çok güzel bir restora yemek siparişlerimizi vereceğiz aramızda Türkçe konusuyor karar vermeye çalışıyoruz derken Ingilizce konuşan garsonumuzun yanina başka bir garson geldi güler yüzlü uzun boylu, hoşgeldiniz dedi, garson arkadaşından izin istedi ve bizimle ilgilenmeye başladı. Restoranda ne varsa en iyisini bize servis etmeye başladı. Kimseye ikram etmediği özel tadımlık içkiler ikram etti. Türkiye'yi dedesinden dinlemiş öğrenmiş. İznikliyiz biz dedem hep memleketi anlatırdı ben Yunanistanda doğdum büyüdüm ama aklım gönlüm hep orada dedi. Bende bir Balkan göçmeniyim vatan hasretinin nasil bir yürek yakan aci olduğunu cok iyi bilirim ve hala yasarım, öyle bir özlemdir ki sen yaşadıkça içinde büyür durduramazsın. Anlattım ona kaderimiz ayn de

Yavrumdan Ayrıldım

                                 Küçücüksün Yavrum (Yavrumdan Ayrıldım) Bir ateşten gömlek muhacirlik hikayesidir. Türküler bizim türkülerimiz, sırdaşlarımız,  nefesimiz, yaşanmışlıklarımız. Yavrumdan Ayrıldım türküsüz hepsinden farklı bir konumdadır.  Neden öyledir derseniz, birincisi türkünün  derin yaşanmış sözleri, ikincisi sanatçının yanık  ve muhteşem yorumudur. Öyle içinizi yakan sızlatan sözleri var ki, gözyaşlarınıza hakim  olamıyorsunuz. Türkünün sözleri öyle derin öyle kahırlı ki, kim bilir hangi acılar  hasretlikler yaşandıktan sonra yazıldı kim bilir? Hadi türkünün sözlerinden yola çıkarak hikayesini içimizdeki kendi yaşadığımız hasretlikler gurbet acıları ayrılıklar ile benzeterek anlamaya çalışalım. 1 Kıta;   Nasıl oldu da yavrum ayrıldım senden Aniden hiç beklenmeyen bir anda yaşanmış ayrılık, derin acılar bırakmış. Çok ağır gelmiş ve yürek burkan evlat acısı geç anlaşılmış.  Anne hasretliğin gurbetin derin üzüntüsünü daha fazla içinde tutamamış, feryad

Özel Günler Mi Güzel Günler Mi?

Resim
               Özel Günler Mi Güzel Günler Mi? Şimdi diyeceksiniz ki buda nerden çıktı? Nerdeyse 40 koca yılını perakende sektöründe yönetici olarak tüketmiş bendeniz, kapitalist düzenin uydurduğu bu bir günlük özel günler trajedisine inanmayın diyorum. Mesela anneler günü, Anneniz sizi dokuz ay binbir zahmetle karnında taşısın, Doğumda acılar, sancılar içinde akla karayı seçerek sizi doğursun. Peygamber sabrından öte bir fedakarlıkla üzerinize titresin, Uykusuz susuz katıksız geceler geçirsin Sizi büyütürken gözünden sakınsın En güzel türküleri şarkıları masalları sizin için söylesin Ömrünün sonuna kadar karşılıksız bir sevgi ile sürekli sizi düşünsün Yaz demesin kış demesin didinsin uğraşsın emek versin Peki siz ne yapıyorsunuz karşılık olarak? Mesaj atarak, çiçek sepeti göndererek, hediye alarak vicdanınızı rahatlatıyorsunuz, sosyal medya denen sanal ortamlardan güzel sözler, yanına fotoğraf falan koyarak kutsal bir vazifenin, emeğin diyetini ödemeye kalkışıy

Nereyi Düşlüyorsan Oraya Aitsin.

Resim
              Nereyi düşlüyorsan, oraya aitsin İstanbulda yaşıyoruz . İstanbul dışında yaşayanlarımız da var. İki kıtaya yayılmış dünyanın en güzel 7 tepeli şehrinin içindeyiz. Boğaz Manzaramız olağan üstü. Bir yanımız Karadeniz bir yanımız Marmara. Arzu edersek Avrupada kıtasına yok sıkıldım derseniz Asya kıtasında yaşıyoruz. Tiyatrolar, konserler, sinemalar, festivaller hepsi bir tık yanımızda, ulaşabiliyoruz İstersek vapurda simidimizi martılarımızla paylaşabiliyoruz, boğazda geziyoruz. Herkesin hayal ettiği şehirde evimiz evlerimiz, arabalarımız da var üstelik. Öyle bolluk ve bereket içiresinde yaşarken bile özlüyoruz, rüyalarımız hala orda. Köyümüzün içinden geçen suları serin beli lom deresinin melodisini özlüyoruz Mandalarla ördeklerle o derenin su birikintilerinde yüzmeye bayılıyoruz. Köyümüzün yüksek yerlerinden biri olan İsaArmutluklarından Fisek dağına  bakıyoruz yüzümüz tebessümle doluyor. Eski Caminin yanındaki Bahçelik çeşmesinden su içmek istersek