Kayıtlar

muhacirlik etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Saladoletçi Yokuz Ağa

Resim
                                                                                Sladoletçi Yonuz Aga Hava mis gibi. Haftanın da  son günü. Okuldan eve yeni gelmişim. Saat güneşin çekilmesine yakın. Evimizin bahçesindeki sebzeleri sulamayı çok seviyorum Özellikle domateslerin suyu ne kadar çok sevdiklerini biliyorum Çeşmeyi açıyorum, su, markucun (hortumun)  ucundan dökülüyor Toprak susuzluktan olsa gerek dudakları çatlamış gibi yorgun ve bitkin Su toprakla buluşuyor, aman Allahım, nasıl arzulu bir buluşma bu böyle, İşte diyorum sevenlerin kavuşması gerçekleşiyor, etrafa bir güzel koku yayılıyor Topraklı suyun kokusunu kocabam (dedem) sevdirmişti, bayılırım hatta özlerim bu sahneyi ve bu sihirli kokuyu. Öyle bir zevkle sevgiyle suluyorum ki domatesleri, su toprağa hayat veriyor.  Sıra biberlere gelince biraz suyun hızını  kesiyorum, onlar domatesler gibi değil Kocaba'mın öğrettiğinden öyle biliyorum, her sebzenin meyvenin durumu özel Birden kulağıma davul sesi

Köyüm Geldi Aklıma

Köyüm Geldi Aklıma Bugün günlerden pazar En sevdiğim yerde evimdeyim Önümde taze köpüklü kahvem Pencereden bakınca küçük şirin bahçem Bahçemde yapraklarını dökmeye devam eden yeni bir yaza hazırlanan meyve fidanlarım Memleketimin eski türkülerini dinliyorum bir yandan Tesadüfe bakın siz  Sıdıka Ahmedova' Sofya Radyosu kaydı çalıyor Yavrumdan ayrıldım türküsü evin her köşesini dolduruyor Öyle bir ses ki seni alıp tee kırk sene geriye götürüyor,    Nasıl oldu da yavrum ayrıldım senden Burnumda kokarsın karanfil gibi Yavrumdan ayrıldım nereye gideyim Hasretin yolu uzak nasıl döneyim Köyüm geliyor aklıma, mahallemdeki güzel mutlu günlerim Nasıl oldu da yavrum ayrıldım senden sözlerini Nasıl oldu da köyüm ayrıldım senden olarak tercüme diyorum Bir öyle yeni haliyle mırıldanıyorum o meşhur hasretlik kokan türküyü   Kuzuları anneleriye Buzulca çeşmesine sulamaya götürüyorum Dalmaçyalı tenli kuşçu köpeğimiz Luck ile karda oyun oynuyoruz Luck çok mutlu kuyruk hep

Memleketimin Yakınından Geçerken

Resim
                                Memleketimin Yakınından Geçerken Bu sabah yine erkenciyiz, erken kalkan yol alır diyorlar bizde öyle yaptık ve yola koyulduk.  Erken kalkmamıza rağmen Ağustos sıcağının tesirini  üzerimdeki tişort'de  biriken terden iliklerime kadar hissedebiliyorum. Romanya'nın başkenti Bukreş  şehrinden Bulgaristan  Rusçuk kentine dönüyoruz. Otobüsün penceresinden  yeşillikleri görünce sıcak ve bunaltıcı havayı çalışan klimanın da yardımıyla unutarak, hayallere dalıyorum. Romanyanın  özellikle Transilvanya bölgesi aklıma derin bir iz bıraktı. Karpat dağlarını Galatasaraylı Hagi sayesinde çok duymuştum ama kendi gözlerimle görünce büyüleniyor insan. Aklıma Türkiyenin Doğu Karadeniz bölgesi geliyor, güzelim cennet doğu karadeniz yanlız değilmişsin diyorum. İki bölgenin ortak yanları çok, ama akılda kalması için yeşilin her tonunu görüyor, adeta doğanın kollarında yeşillikler cennetinde sörf yapıyor gibi hissediyorsunuz. Krallar şehri  olarak nam salmış Braşov

İlk Eğitim Günüm

Resim
Türkiye'de İlk Okul ve Eğitim Günüm Eski köy okulumun şu anki hali. Fotoğraf 1 Köydeki okulumun bugünkü hali. Eylül ayını severim, sadece benim doğum günüm olduğu için sevmiyorum elbet, ben pek doğum günlerini sevemem aslında. Eylülü sevmemin en önemli nedeni yağmurun toprakla buluşma anıdır. Öyle güzel bir koku yayılır etrafa, sanırsın doğum kokusudur. Boşuna dememiş şair yağmurla toprağın kavuştuğu an oluşan kokuyu insan sever diye , insan topraktan geldiğinden olsa gerek öteden beri sever bu naftalanja* kokusunu. Bana bu kokunun lezzetini rahmetli dedem öğretmişti. Köyümüzdeki evimizin bahçesinde sıcak yaz günlerinde her akşam akşam saat beşten sonra çeşmeye bağladığımız hortumla, evimizin önündeki domates, biber, salatalık ve karpuzları sulardık ikimiz. Dedem gözlerini kapar mis mis deyip, derin derin çıkan kokuyu içine çeker şükürler olsun derdi. Ben baştan 12 yaşında olmama rağmen dedemin bu garipsediğim haraketlerine bir anlam yükleyemezdim. Bana sabırla sende anla